20 Ocak 2016 Çarşamba

Okul Güncesine Devam

Bir önceki yazımda okula başlama ve alışma sürecimizi, İren’de ki olumlu değişimleri paylaşmıştım. Şimdi, bu süreçte İren’de gözlemlediğimiz olumsuzlukları ve bunlarla başa çıkma yollarından biraz bahsedeceğim...

Böyle bir minikle uyunmaz mı?
Öncelikle, babanın değişen çalışma saatleri tam bu döneme denk geldiği için, dede de artık eskisi kadar sık gelmediği için İren’le başbaşa kaldık, aslında bu benim işimi kolaylaştırdı çünkü ne kadar az ses o kadar tek otorite… Ama İren açısından bir kaygı yarattı bu durum sanırım ve bir gün benimle uyumak istediğini söyledi. Normalde hep tek başına uyuyan; aramıza gel keyif yapalım, biraz mıncıklayalım dediğimizde bile pas vermeyen bir çocuk eğer birlikte uyuma talebinde bulunuyorsa mutlaka bir sebebi vardır diye düşündüm ve kabul ettim. Her ne kadar koca yatağı o kaplasa da, hayatımın en masum en huzurlu uykularıydı taa ki bir gün öğretmeni İren’e nerde uyuyorsun diye sorana kadar :(

Sorun benle uyuyor olması değil, İren’in doğruyu söylemek yerine öğretmeninin duymak istediği cevabı vermesiydi: “Kendi yatağımda!”

Bundan birkaç gün önce de, İren, ona vuran bir arkadaşına neler yaptığını anlatıyor: “Bende ona vurdum, masanın altından öbür legoyu aldım, kafasına vurdum!” Bu cümleleri babaya kurarken bana olayı olduğu gibi anlattı.

Yani, mümkün mü arkadaşı vurduğu için ağlayan İren masa altına girecek legoyu alacak gidecek o da vuracak, bu süreçte de öğretmen müdahale etmeyecek…

Bu bıdık, bildiğiniz nabza göre şerbet veriyordu resmen…

Neyse ki, öğretmenleri ile aynı dili konuşabiliyoruz, kaygılarımı anlayışla karşılayıp çözüm üretiyorlar. Bir ay boyunca her pazartesi baba ile beraber birebir görüşmelere katıldık, İren’i doğru bilgi vermesi için nasıl yönlendirebiliriz konuştuk.

Öncelikle, ilk yapılacak şey okulda verilenleri evde de sürdürmek, yani öğretmeni “doğru bilgi verir misin” derken, bizler “yanlış bilgi verdin” demeyeceğiz mesela.

Tabii, bu birebir görüşmelerde daha birçok şey çıktı. Mesela, İren’de bir arkadaşına tekme atmış, bunu duyunca çok şaşırdım, biz hiç konuşmadık, öğretmenleri gereken uyarıyı yapmışlar ve bir daha da böyle bir olay yaşanmamış.

Bir de en çok okulda tek başına yaptığı şeyleri evde de yapabileceği konusunda durduk, ki bu konu beni değil baba ve dedeyi ilgilendiriyordu; dede de görüşmeye çağırıldı ve yemeğini kendi başına yemesinden, tuvalete tek gitmesine, oyuncaklarını toplamasından, giyinmesine kadar her şeyi tek yapabildiği anlatıldı.

Bizde şöyle oluyor; İren benleyken her şeyi tek yaparken, dedeye tüm nazı geçtiği için, “Dede sen yediiirrr, dede sen tuvalete götürrrr” ler başlıyor… İren başlatmasa da, babam başlatıyor; “Kızım, ben yedireyim mi sana, gel biraz suyundan iç, aç ağzını” gibi şeyler o kadar sık yaşanıyor ki doğal olarak çocuk kiminle ne yapıp yapamayacığını öğrenmiş durumda. Ee, haliyle bende bu ikilikten rahatsızım!

Neyse, diyeceğim şu ki, biz yetişkinler, özellikle de anneanne-dedeler kıyamıyorlar torunlarına, sonsuz bir sevgi besliyorlar, ama zaman zaman bu aşırılık çocuk için zarar oluşturabiliyor; işte bunun önüne geçebilmek için çocuğun etrafındaki herkes, anne-baba-dede-anneanne-babaanne aynı dili konuşmalı, bunu da o yaşta ki insanlara kabullendirmek biraz zor oluyor, neyse ki, bu konuda da öğretmenlerimiz bize çok destek oldu.

Çiçekler boyandı.
Yalnız uyuma konusuna gelince; ilk denemede ben kıyamadım ona. Tam bir saat başında bekledim iyice dalana kadar ve 10 dakika sonra kontrole gittiğimde uyanmış oturuyordu yatakta; yanıma gelmeyi bırak, seslenmedi bile… Onu öyle tek başına karanlık odada görünce içim parçalandı ve yine yanıma aldım… Daha sonra çiçek boyama yöntemi ile 15 günde çözdük bu işi, o çiçekler sınıfa asıldı, arkadaşları alkışladı filan derken artık tek uyuyor ama itiraf ediyorum, bazen öğlenleri o uyurken yanına gidip uzanıyorum, kokluyorum, seviyorum onu, ne de olsa uyurken görmüyor beni :)

Arkadaş ilişkilerinde ise, okulla ve arkadaşları ile ilgili her şeyi anlatıyor evde. En yakın arkadaşları erkekler genelde çünkü İren diğer kız çocukları gibi bebek, evcilik hiç oynamadı, onun ilgisi hep araba-tren-uçak gibi oyuncaklarda oldu, doğal olarak ortak paydayı erkek çocuklarda bulduğu için onlarla kanka!

Artık evcilik oynayabiliyor.
Onu sınıfın diğer grubuna katmak için, öncelikle evdeki arabaların sayısı azaltıldı, okuldakine benzer bir bebek evi alındı, tabii hep oynadığı arkadaşlarından uzaklaştırıldığının farkına varınca, diğer arkadaşların onlarla oynamadığın için üzülüyorlar, biraz da onlarla vakit geçirsen iyi olur gibi yaklaşımlarda bulunuldu. İşe yaradı, ama halen kankaları erkek çocuklar, en sevdiği oyuncak araba... Bazen, evde “Anne, benim arabalarım kayboldu” diyor.

Bir de duygusal değişikliklerimiz var, bunu da sonra yazayım bari, yatıyoruz kalkıyoruz hep aynı ismi sayıklıyoruz :)



Artık gerisini siz düşünün!


19 Ocak 2016 Salı

Okula Başlangıç

İren’in okul macerası nasıl başladı?

Bir öğretmen olarak, hep istedim ki İren gözümün önünde olsun, okula birlikte gelip-gidelim…

Eski okulumda 3 yaş grubu açılmayacağını öğrenince, önce dışardan birkaç okul baktım ama içime sinen olmadı. O zaman dedim ki, İren’i okutmak isteyeceğim okullara başvurayım, aslında iş değişmeyi hiç düşünmezken; ee annelik fedakarlık malum!

Sonra 10-15 gün içinde hızla şimdi çalışmaya başladığım kurum ile anlaştım ve akabinde İren’in kaydını yaptırdık. O gün, eve dönerken arabada hüngür hüngür ağlıyordum, onun geleceği için atılmış büyük bir adımdı bu.

Kayıttan önce, İren’in, okulun psikoloğu ile görüşmesi gerekiyordu, tek girmek istemediği için bende yanında girdim ve ilk soruya verilen cevapla dumura uğradım.

“İren, senin kardeşin var mı?”
“Var, Enes, Öykü, Buğra”
“Sizle mi yaşıyorlar?”
“Evet”

Sonradan öğrendim ki, bu yaş grubunda kardeş-arkadaş ayrımı yapamadığı için, apartmanda kim var kim yok saymış bizimki…

Kayıt bitti, yaz tatili, ardından okula hazırlık, formalar alındı, bir mutlu bir heyecanlı görmeyin;

“Anne gibi okula gideceğim”, “Seni görmek istersem beni Gaye Hanım’a götürün derim”

Evde okul formasını denerken
nasıl da mutlu!
Tabii, bu sürecin bu kadar kolay olmayacağını biliyordum. Öncelikle, en büyük aşkı dededen ayrılmak çok zor gelecekti ona, bunun önüne geçmek için oryantasyondan bir hafta önce dedeyle görüşmeler azaltıldı; okula geleceği ilk gün baba ve anneanne ile gelmesi gerektiğinde hem fikir olduk. Ben malum, kendi dersimde…

Oryantasyonun ilk günü, ilk gözyaşları.
Oryantasyonun ilk günü, boş saatimde yanına indim, babayla oturmuş oynuyor, diğer çocuklarla asla muhattap değil, biraz onlara yaklaştırmak amacıyla babayı ekarte etmek lazım ama baba gözden kaybolduğu anda İren deli gibi ağlamaya başladı.

Sonra, babanın da gelmemesine karar verdi öğretmenlerimiz, kolay ayrılabileceği biri olsun dedik, o da anneanne oldu; kadıncağıza hayatının en zor gününü yaşattık böylece, hala anlatırken gözleri dolar.

“O çocuk, 3 saat paçama yapışıp dudakları titreye titreye ağladı, vermesek okula, çok mu acele ediyorsunuz?”

Ben, evin kötü polisi, baktım böyle olmayacak, 3. gün İren’i okula ben soktum, tuvaletimizi yapalım diye girdik, çıkarken de kapıda kucağımdan aldı öğretmeni; bu da benim en zor günüm oldu böylece, parmaklarını tek tek ayırdık bluzumdan, “Anne, anneanne” diye feryatlar… Annem arkada, İren’i görmüyor ama sesini duyup ağlıyor, ben gayet tepkisiz, sonra gizlice baktım elini tutmuş öğretmeninin, ağlamada kesilmiş, gidiyor sınıfına…

Sonrasında bende film koptu tabii, ağlaya ağlaya sınıfıma çıktım.

Aradan biraz zaman geçti, ve sabah feryat eden çocuk, ağlayan diğer arkadaşlarına;

“Ağlama, annen gelip alacak” diye telkinlerde bulunmaya başlamış.

Bunu duyunca tabii dünyalar benim oldu.

İlk iki hafta öğlen çıktı okuldan, uykuya kalmadan.

Sonra, normal düzene geçtik.

Bu arada, çok küçükler, insan kıyamıyor gerçekten; lobide bekleyen anneler, ara ara çıkıp annesini gören, ağlayan minikler… Bizim, en büyük şansımız, bu da tamamen tesadüf oldu aslında, İren’e lobide anneannenin beklediğini söylememek oldu, yani gidecek, kaçacak bir noktası yok, mecbur orda kalıp öğretmenlerine güvenmek zorunda.
İren, arkadaşlarından ayrı, parkta
tek başına oynarken.

İlk başlarda, sınıfın bir köşesine geçip gözlem yapmış; kimseyle konuşmayan, hiçbir oyuna katılmayan bir tablo çizse de sonrasında baktı ki korkulacak bir şey yok, hemen alışıverdi. Ve bizde ona verdiğimiz sözü hep tuttuk; öğlen yemeğinden sonra anneanne alacak seni, uykudan sonra biraz ders yapacaksın ben hemen alacağım seni gibi gerçek durumlar ve gerçek sonuçlar sunduk ona.

Yaklaşık bir ay böyle geçerken, bir gün yemekhanede karşılaşmamız ile film başa sardı…

Ağlıyor, yanına gidemiyorum, sonrasında öğretmeni getirmişti, bir öpücük kondurdum ona ve akşam bu durumun olabileceğini, onun kendi arkadaşları benim de kendi arkadaşlarım ile yemek yememiz gerektiğini anlattım, sorun kalmadı.

Portfolyo sunumu belgemiz.
Tabii ki, 3 yaşında bir çocuktan akademik bir beklentimiz yok, önemli olan onun düzene kurallara alışmasıydı, bunu da sağladık. Artık, yemekte, uyku saatinde, banyoda sorun çıkarmıyor, ellerimizi yıkamamız lazım, şurubu içmemiz lazım gibi söylenen her şeyi itirazsız yapıyor. Bunun yanı sıra, bir sürü şey de öğrenmiş; portfolyo sunumunda gördüklerim karşısında bir ben değil, tüm aile, hatta öğretmenlerimiz bile, gözyaşlarımızı tutamadık.

Daha sosyal, arkadaşları ile oyunlar oynayan (eskiden çok yabaniydi, çoook), yabancı birisini görünce ağlamayan, evde kendi sorumluluklarını yerine getiren bir çocuk oldu, bende bu haline bayılıyorum çünkü artık evi ben değil, İren topluyor, sofrayı kurmama yardım ediyor, çamaşır bile topluyor yani o kadar diyeyim :)

İşin şakası bir yana, eşim ve dedenin tüm itirazlarına rağmen iyi ki okullu oldu İren! Artık, onlarda İren’de ki değişimin farkında ve yaptığı her şeyi gururla izliyorlar.


Çok uzun bir yazı oluyor sanırım, tabii her şey böyle toz pembe olmayabiliyor zaman zaman, İren’den hiç beklemediğimiz davranışlarda sergiliyor, bunları daha sonra paylaşacağım, şimdi okulda geçen güzel anılardan bir demet sunuyorum :)

Okul çıkışı, İren'in deyişiyle "Annenin sınıfı", bölüm odasında.

Yorgunluktan bayılmış halde eve yolculuk.

                                                         


Halloween Party
Florya Atatürk Köşkü Gezisi.

Öğretmenler gününde, Civcivler Sınıfı
 Gözde ve Gizem Öğretmenle.

                                    
                                       Yılbaşı kutlamaları.