İren’in okul macerası
nasıl başladı?
Bir öğretmen olarak, hep
istedim ki İren gözümün önünde olsun, okula birlikte gelip-gidelim…
Eski okulumda 3 yaş grubu
açılmayacağını öğrenince, önce dışardan birkaç okul baktım ama içime sinen
olmadı. O zaman dedim ki, İren’i okutmak isteyeceğim okullara başvurayım,
aslında iş değişmeyi hiç düşünmezken; ee annelik fedakarlık malum!
Sonra 10-15 gün içinde
hızla şimdi çalışmaya başladığım kurum ile anlaştım ve akabinde İren’in kaydını
yaptırdık. O gün, eve dönerken arabada hüngür hüngür ağlıyordum, onun geleceği
için atılmış büyük bir adımdı bu.
Kayıttan önce, İren’in,
okulun psikoloğu ile görüşmesi gerekiyordu, tek girmek istemediği için bende
yanında girdim ve ilk soruya verilen cevapla dumura uğradım.
“İren, senin kardeşin var
mı?”
“Var, Enes, Öykü, Buğra”
“Sizle mi yaşıyorlar?”
“Evet”
Sonradan öğrendim ki, bu
yaş grubunda kardeş-arkadaş ayrımı yapamadığı için, apartmanda kim var kim yok
saymış bizimki…
Kayıt bitti, yaz tatili,
ardından okula hazırlık, formalar alındı, bir mutlu bir heyecanlı görmeyin;
“Anne gibi okula
gideceğim”, “Seni görmek istersem beni Gaye Hanım’a götürün derim”
Evde okul formasını denerken nasıl da mutlu! |
Tabii, bu sürecin bu
kadar kolay olmayacağını biliyordum. Öncelikle, en büyük aşkı dededen ayrılmak
çok zor gelecekti ona, bunun önüne geçmek için oryantasyondan bir hafta önce
dedeyle görüşmeler azaltıldı; okula geleceği ilk gün baba ve anneanne ile
gelmesi gerektiğinde hem fikir olduk. Ben malum, kendi dersimde…
Oryantasyonun ilk günü, ilk gözyaşları. |
Oryantasyonun ilk günü,
boş saatimde yanına indim, babayla oturmuş oynuyor, diğer çocuklarla asla
muhattap değil, biraz onlara yaklaştırmak amacıyla babayı ekarte etmek lazım
ama baba gözden kaybolduğu anda İren deli gibi ağlamaya başladı.
Sonra, babanın da
gelmemesine karar verdi öğretmenlerimiz, kolay ayrılabileceği biri olsun dedik,
o da anneanne oldu; kadıncağıza hayatının en zor gününü yaşattık böylece, hala
anlatırken gözleri dolar.
“O çocuk, 3 saat paçama
yapışıp dudakları titreye titreye ağladı, vermesek okula, çok mu acele ediyorsunuz?”
Ben, evin kötü polisi,
baktım böyle olmayacak, 3. gün İren’i okula ben soktum, tuvaletimizi yapalım
diye girdik, çıkarken de kapıda kucağımdan aldı öğretmeni; bu da benim en zor
günüm oldu böylece, parmaklarını tek tek ayırdık bluzumdan, “Anne, anneanne”
diye feryatlar… Annem arkada, İren’i görmüyor ama sesini duyup ağlıyor, ben
gayet tepkisiz, sonra gizlice baktım elini tutmuş öğretmeninin, ağlamada
kesilmiş, gidiyor sınıfına…
Sonrasında bende film
koptu tabii, ağlaya ağlaya sınıfıma çıktım.
Aradan biraz zaman geçti,
ve sabah feryat eden çocuk, ağlayan diğer arkadaşlarına;
“Ağlama, annen gelip
alacak” diye telkinlerde bulunmaya başlamış.
Bunu duyunca tabii
dünyalar benim oldu.
İlk iki hafta öğlen çıktı
okuldan, uykuya kalmadan.
Sonra, normal düzene
geçtik.
Bu arada, çok küçükler,
insan kıyamıyor gerçekten; lobide bekleyen anneler, ara ara çıkıp annesini
gören, ağlayan minikler… Bizim, en büyük şansımız, bu da tamamen tesadüf oldu
aslında, İren’e lobide anneannenin beklediğini söylememek oldu, yani gidecek,
kaçacak bir noktası yok, mecbur orda kalıp öğretmenlerine güvenmek zorunda.
İren, arkadaşlarından ayrı, parkta tek başına oynarken. |
İlk başlarda, sınıfın bir
köşesine geçip gözlem yapmış; kimseyle konuşmayan, hiçbir oyuna katılmayan bir
tablo çizse de sonrasında baktı ki korkulacak bir şey yok, hemen alışıverdi. Ve
bizde ona verdiğimiz sözü hep tuttuk; öğlen yemeğinden sonra anneanne alacak
seni, uykudan sonra biraz ders yapacaksın ben hemen alacağım seni gibi gerçek
durumlar ve gerçek sonuçlar sunduk ona.
Yaklaşık bir ay böyle
geçerken, bir gün yemekhanede karşılaşmamız ile film başa sardı…
Ağlıyor, yanına gidemiyorum,
sonrasında öğretmeni getirmişti, bir öpücük kondurdum ona ve akşam bu durumun
olabileceğini, onun kendi arkadaşları benim de kendi arkadaşlarım ile yemek
yememiz gerektiğini anlattım, sorun kalmadı.
Portfolyo sunumu belgemiz. |
Tabii ki, 3 yaşında bir
çocuktan akademik bir beklentimiz yok, önemli olan onun düzene kurallara
alışmasıydı, bunu da sağladık. Artık, yemekte, uyku saatinde, banyoda sorun
çıkarmıyor, ellerimizi yıkamamız lazım, şurubu içmemiz lazım gibi söylenen her şeyi
itirazsız yapıyor. Bunun yanı sıra, bir sürü şey de öğrenmiş; portfolyo
sunumunda gördüklerim karşısında bir ben değil, tüm aile, hatta öğretmenlerimiz
bile, gözyaşlarımızı tutamadık.
Daha sosyal, arkadaşları
ile oyunlar oynayan (eskiden çok yabaniydi, çoook), yabancı birisini görünce
ağlamayan, evde kendi sorumluluklarını yerine getiren bir çocuk oldu, bende bu
haline bayılıyorum çünkü artık evi ben değil, İren topluyor, sofrayı kurmama
yardım ediyor, çamaşır bile topluyor yani o kadar diyeyim :)
İşin şakası bir yana,
eşim ve dedenin tüm itirazlarına rağmen iyi ki okullu oldu İren! Artık, onlarda
İren’de ki değişimin farkında ve yaptığı her şeyi gururla izliyorlar.
Çok uzun bir yazı oluyor
sanırım, tabii her şey böyle toz pembe olmayabiliyor zaman zaman, İren’den hiç
beklemediğimiz davranışlarda sergiliyor, bunları daha sonra paylaşacağım, şimdi
okulda geçen güzel anılardan bir demet sunuyorum :)
Okul çıkışı, İren'in deyişiyle "Annenin sınıfı", bölüm odasında. |
Yorgunluktan bayılmış halde eve yolculuk. |
Halloween Party |
Florya Atatürk Köşkü Gezisi. |
Öğretmenler gününde, Civcivler Sınıfı Gözde ve Gizem Öğretmenle. |
Yılbaşı kutlamaları. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder