10 Nisan 2013 Çarşamba

Ah o göbek yok mu o göbek!

Yenidoğan bir bebeğin tek ihtiyacı bakım ve kendini güvende hissetmektir!

Güven vermek, ebeveynler açısından karşılanması kolay bir istek aslında: bebeğini kucağına al; kokunu ve sıcaklığını hissetsin yeter!

Bakım ise, doğumdan yeni çıkmış ve muhtemelen lohusa sendromu yaşayan anne için yorucudur. Anne, yorgun olduğu kadar da çaresizdir! Çünkü daha dün olmayan bir varlık artık kanlı canlı yanındadır. Belli bir süre iletişim problemi çekilir; o minik canın neden ağladığını bilemez, sende ağlarsın çaresizlikten!

Bu yazımda, yenidoğan bakımının ilklerinden olan göbek bakımıyla ilgili İren’in ve doğal olarak bizim yaşadığımız süreci paylaşmak istedim.

Göbek kordonu, bebek ile anne arasındaki bağlantıyı sağlayan ve bebeği besleyen damarların oluşturduğu bir dokudur. Doğumda, anneyle bebek bu kordonun kesilmesiyle ayrılır. Esas iş bundan sonra başlar.

Göbek yoluyla, bebeğin vücuduna birçok mikrop girebileceği için göbeğin temiz ve kuru tutulması gerekir. Bunun için klampın altındaki ve üstündeki göbek kordonuna “alcohol swab” ile pansuman yapılmalıdır.

Normalde bebeklerin göbeği bir haftada düşer, nadiren bu süre bir aya kadar uzar.

İren’in göbeği de bu nadiren rastlanan sürede düştü!


Ben ters bir şey yapmaktan korktuğum için, İren’in göbek bakımını eşim ve annem üstlendi. Yaklaşık 20 gün geçti, bizim göbek hala düşmedi, ama klampın altından kalkmaya başladı ve birkaç gün sonra da düştü!

Ama bir tuhaflık vardı! İren’in kıyafetleri hep lekeli çıkıyordu, yani göbekten sarı bir akıntı geliyordu!

Hemen doktora gidildi tabii… “Göbeği yakma” diye bir şey duyduk ilk defa; tabii bizi bir panik aldı ki sormayın! Aslında, korkacak hiçbirşey yok! “Göbek yakma” gümüş nitrat ile yapılan bi işlem, amaç orayı kurutmak. Bebekler hiçbirşey hissetmiyor. İşlem birkaç gün ara ile tekrarlanıyor.

Doktorumuzun “göbeği kapamayın, hava alsın” demesine rağmen; hangi akla hizmet bilmiyorum ama akıntı olan göbeğe steril kalsın diye gazlı bez koymuştuk tecrübesiz anne ve baba olarak! Sonra o bez yapıştı tabii, çeksen çıkacak ama acır diye korktuğumuzdan, ne ben ne eşim yapamadık, yine doktora koştuk. Tek bi hareketle alınan gazlı beze İren tepki dahi göstermedi. Sonrasında verilen pomatı günde 2-3 kez sürdük ve 3-4 gün içinde herşey normale döndü.

O gün doktorun odasına girdiğimde, “Bana bu yetti, ikinci çocuk filan istemem” dediğimi çok net hatırlıyorum; o da gülerek “İlk başlarda öyle düşünülüyor ama 2 sene sonra fikriniz değişir” dedi. Muhtemelen, bir minik göbek için yaşadığımız panik haline de epey gülmüştür arkamızdan!


Ah o göbek yok mu o göbek!


İşte bu sebeplerdendir ki 'o göbek' çok kıymetlidir; bu yüzden her bez değişiminde, her banyo öncesinde ve sonrasında sevilir, kocaman ÖPÜLÜR!

İren’de bu rutine o kadar alışıktır ki çok mutlu olur, hemen güler, ve “bi daha öp” der gibi anlamlı anlamlı bakar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder