24 Nisan 2013 Çarşamba

İren'le Hayat :)

Bu yazı; İren, bunları okuduğunda annesinin kıymetini bir kez daha anlayarak ona kocaman sarılsın ve öpsün diye yazılmıştır :)

Ben çalışan bir anneyim! İşten çıkar çıkmaz eve giden; önce bebeğini kucağına alıp, sonra mecburen bırakıp, yemek yapmaya başlayan, arada onu yıkayan, biraz oyun oynadıktan sonra yemeğini yedirip, uyutan ve ertesi gün yiyeceklerini planladıktan sonra, onun bulaşıklarını özenle yıkayıp dezenfekte eden, standart bir hayatım var. 

Çalışmadığım 3 günde ise, mesaim bazen normal iş gününden daha önce başlıyor ve daha yorucu geçiyor! 

İren uyanır uyanmaz, onu koynuma alıp ‘ana-kız‘ yarım saat kadar yatak keyfi yapıyoruz. Ardından bezini değişip, kahvaltı telaşına düşüyorum… 

Yeni doğduğunda, bu çocuğu doyuramayacağım paniği yaşarken şimdi o paniğin yerini bu çocuğa nasıl yemek yedireceğim telaşı almış durumda… 

Bebekler, büyüyüp etrafa ilgileri arttıkça, keşfedecek şey çoğaldıkça yemeden uzaklaşıyorlar; bu yüzden, çok sevdiğim bir siteden (www.gurmebebek.com) sürekli tarifler bulup, İren’in yemek defterine yazıyorum; özellikle haftasonları ve cumaları tamamen benimleyken onları keyifle hazırlıyorum... (Normalde mutfak işlerinden hiç hoşlanmadığımı da belirteyim!)

Zar zor edilen kahvaltının ardından kendime çay bile demlemeden kahvaltımı geçiştirip, İren’le oyuna geçiyoruz… Etkinliklerimizi yapıp, müzik eşliğinde danslar ediyoruz, kaslarımız çalışsın diye çeşitli hareketler yapıyoruz, sonra biraz sohbet (beni fazla dinlemiyor ama ben yinede konuşuyorum)… 

Sıra meyva saatinde: Meyvasını keyifle yiyen İren’in vitaminlerini verdikten sonra bitki çayı hazırlanıyor… 

Sonra uyumamak için direnen küçük hanımı uyutmak için her tür şey deneniyor; yatakta uyut, arabada uyut, fönü aç, radyoyu aç vb… (İren, haftaiçi yaklaşık 2-3 saat uyuyor, benim evde olduğum günlerdeyse uyku saati 1-1,5 saat oluyor… Başlarda üzülüyordum bu duruma ama sonra onun uyumamasına güzel bir kılıf buldum. Annesini özleyen İren, onu bulmuşken bırakmak istemiyor… Yani durumun benim beceriksizliğimle hiç ilgisi yok!)

İren uyurken; mutfak toplanıyor, yıkanacak çamaşırlar atılıyor, kuruyanlar, ütü bekleyenler, ev toparlanıyor... Tam “ohh” diyecekken İren uyanıyor… 

Beraber mutfağa girilip, İren’in öğlen yemeği hazırlanıyor, zar zor o da yedirildikten sonra, dedesi İren'i gezmeye çıkarıyor…

Döndüğünde İren'in en sevdiği öğüne geliyor sıra; sütlacı, muhallebisi yada yoğurdu yendikten sonra biraz oyun veee banyo vakti… 

Sonra anne tekrar mutfakta akşam yemeği telaşına düşerken, İren’de ona mutfakta eşlik ederek, bisküvilerini yere atıp, mutfak eşyalarıyla bi süre oynadıktan sonra, onlarıda yere atarak, anneye yeniden iş çıkarıyor…

Akşam yemeği hazırlanıyor, İren’de nerdeyse 1 yaşında olacak büyük bi birey olarak sofrada baş köşede yerini alıyor. Önce onun maması yediriliyor, sonra anne de yiyor…

Yine, o korkulu uyku vakti geldi bile! Odaya girer girmez ağlamaya başlayan İren’i, annesi, “Uyumayacağız, uyku ne ki!”diye kandırıyor ama ağlaya ağlaya o yatağa koyuyor… Biraz pışpıştan ve gece çayından sonra gözleri kapanan İren, yatağı sallamayı bıraktığın anda gözlerini açıyor ve bu uyutma seansı yaklaşık 1 saat sürüyor… 

Sonra anne, bitmiş vaziyette kendini koltuğa atıyor, TV bakarken saati farkediyor ve gece maması hazırlanıp İren’e verildikten sonra, anne “Allah’ım bu gece uzun uyuyayım” diyor ama o emzik her düştüğünde uyanıyor, uyuyan “Masum Surat” ın üzeri örtülüyor, terlemiş mi kontrol ediliyor, eğer terliyse üstü değişiyor, açmışken altı da alınıyor tabii… 

Sonra sabah oluyor ve uykusunu almış mutlu bebek uyanıp anneye “Ihh ıhh” diyerek “Günaydın” diyor!

İşte tüm bu yorgunluk o “ıhh ıhh” la bitiyor ve “Bugün hazırlayacaklarımı yiyecek mi acaba?” diye meraklı bir heycanla yeni gün başlıyor!

(Burada, günlük rutin olarak yapılan ufak detayları yazmıyorum ki, okurken daha fazla yorulmayın! Bi bu kadar detay daha var: diş ilacı, diş jeli, saçının toplanması, yüzünün ve ellerinin yıkanması, biberonların sterilize edilmesi, evin süpürülüp silinmesi vb.)

Ee tabii bir de bedensel yorgunluktan çok zihinsel bir yorgunluk oluyor! (Ne yedi, ne kadar yedi, kaç kere çiş yaptı, kaç cc su içti, dünden bugüne hareketlerinde ne değişti vb.)

İşte “İREN’le hayat” böyle keyifli geçiyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder