31 Temmuz 2014 Perşembe

2 yaş sendromu...

Banyo yaparken yerinde durmayan İren'e;

"Düşersin,dur" dedim,

"Durmam" dedi,

"O zaman kızarım sana" dedim,

"Kızamazsın" dedi ?!!?!!

 

İren artık 26 ayını doldurmuş bir bebek, doğal olarak 2 yaş sendromu ile karşı karşıyayız…

Aslında, 2 yaşını doldurmadan başlamıştı belirtiler…

Zaman zaman gelen ağlama krizleri, istediği olmadığında kendini yere atan bir bebek, hatta kendine yada bize vuran bir bebek…

Bunların hepsini görmezden gelerek başa çıktık sanırım… Ağladığında dikkatini başka yöne çektik, yerde tepindiğinde hiçbir şey söylemeden kaldırıp başka bir köşeye koyduk, kendine yada bize vurduğunda da hiçbir şey söylemedik ona… Zamanla, artık büyüdüğü için mi yoksa bu davranışların prim yapmadığını anladığı için mi bilemiyorum, kendi kendine sonlandırdı hepsini…

Şu an sadece, her şeye ‘hayır’ demesi ve ne desek tersini yapması ile uğraşıyoruz…

Uzmanların da dediği gibi anne-baba bu dönemde sabırlı olmalı… Zaten evlat sahibi olan herkesin daha ilk günden sabır sınırları fazlasıyla artıyor, acayip toleranslı kişiler oluveriyoruz birden…

Ancak, onun temel ihtiyaçlarını aksatacak hallerde de duruma el koymak gerekiyor tabii…

Bizim minik, doğdu doğalı uykuyla barışık değil… Bu dönemde daha bir dirençli uykuya…

Evde, her akşam ‘uyku operasyonu’ var anlayacağınız…

Odaya doğru gidildiğinde, ilk lafı ‘Uyumam’ oluyor, bizde buna karşılık ‘Uyumayacağız, dinleneceğiz’ diyoruz, yatağa yattıktan sonra masaldı ninniydi kucaktı derken yaklaşık 40-45 dakika sonra uykuya yenik düşüyor İren… Anne-babanın sabrı da bu işte!

Bir diğer konumuzda yemek! ‘Yemem’ dediği her şey için, ‘Peki, yeme’; ‘Bunu yemeni istemiyorum’ dediğimizde, ‘Yiiiceeemm’ deyip kendisi açıyor ağzını…

Uyku ve yemek dışında da bizi zorlayan şeylerle çok karşılaşmıyoruz aslında…

Bazen, büyük bir insanmış gibi bizi dinliyor, ‘Yapma’ denileni yapmıyor, bazen de tam tersine yapıyor…

Mesela, yere düşen şey ağza konulmaz kuralını bilmesine rağmen, özellikle elindeki krakeri yere atıp sonrada ağzına atıyor ve bunu gözümüzün içine baka baka yapıyor…

Değişken bir ruh hali kısaca, bu dönem bebek ergenliği gibi bir şey…

Anneler, çok iyi bilirler ki, 2 sene boyunca gazından, ateşine, katı gıdaya geçişten, aşısına, uykusundan, düşmesine kadar neler neler atlatıldı…

O yüzden, bu döneminde geçeceğini unutmayıp sabırlı davranmalıyız, onlarla inatlaşmadan, savaşmadan 2 yaş sendromuna veda edeceğimizden eminim…

İyi tarafından bakalım, çocuklarımız, ‘Hayır’ demeyi öğreniyor :)

25 Temmuz 2014 Cuma

İlk diyaloglar -1-

Daha önce, İren’in ilk kelimelerini yazmıştım… Sıra ilk cümlelerinde… Onun yanında olmadan, o yüzün aldığı şekli görmeden ne kadar gerçekçi olur bilemiyorum ama umarım okurken eğlenirsiniz…

 
Sabah; ‘Gayeeeee, kalkdım’ diye bir sesle uyanıyorum… Ve sonrasında rutin olarak şu konuşma geçiyor:

Ben: Günaydın bebeğim, nasıl uyudun, güzel uyudun mu?

İren: Ududum.

Ben: Rüya gördün mü?

İren: Dödüm.

Ben: Ne gördün?

İren: Bişiii…

Ben: Kimi gördün?

İren: Dedeyi.

Ben: Ne yapıyordu dede?

İren: E eeee

 
Kahvaltı hazırlarken, genelde peşimde şu cümleleri kurarak geziyor İren:

‘Mama yiiicez, egmeee (ekmek) yiicez, neytin (zeytin) yiicez, bölek (börek) yiicez, taktak yapcaz (yumurtayı soyacağız), day (çay) iççez’

 
Eğer o gün sevdiğimiz biri bizi ziyarete gelecekse, özellikle dedemiz, o gelene kadar ara ara minik bir papağan olarak şunları tekrar ediyor:

‘Kapı çalcak, Gaye kapı açcak, dede gelcek, kugak alcak (kucağına alacak), mama alcak, anene (anneanne) dolmasi gelcek, mama yiicez, goga (ayran) alcak, içceeeeemmmm’

(Mamayı beraber yiyeceğiz ama ayranı sadece o içecek!)

 

İren’e binbir numara yapmadan yemek yedirmek imkansız olduğu için genelde elimizde telefon anneanneyi, dedeyi, hatta doktoru bile arıyoruz (tabii doktoru aramıyor, arıyor gibi yapıyoruz)…

İren: Dottoru aya…

Ben: Alo doktor!

İren: Gelme, gelme! (Arkadan bağırıyor)

Ben: Mama yiyoruz doktor.

İren o sırada o minik elini ağzına götürüp, ağzı dolu olduğu için konuşamıyormuş gibi bir poza giriyor, sonrasında da ‘Gapa, gapa’ diyerek telefonu kapattırıyor bana….

 

Bir de meşhur park hikayelerimiz var… Parka genelde babasıyla gidiyor, geldiğinde de bana:

‘Paka dittik, sallandık, gaydık, abi deldi, abba deldi…’ diyor.

Özellikle kaydırakta tek olmak istiyor İren, arkasından çıkan bi çocuk varsa ‘Gelme, gelme’ demeye başlıyor, sonra oturup kayarken bi yandan ‘Emen, emen (hemen hemen)’ diye bağırıyor, yani diğer çocuk gelmeden hemen kaymalıymış…

 
Yolda gördüğü kediye, ‘Pisipisi, pisipisi, pisipisi, devapppp veeyyy kediiiii’ diye bağırdı da olmuştur J



Banyo hazırlığı yaparken, ‘Bıdı bıdı yok', pijamalarını gördüğünde de, ‘Eee yok, uyumam, uyumam, uyumam’ demeye başlıyor….

 

Uyku demişken, son günlerde kendine yeni bir kaçış buldu, babası ve benle beraber yattıktan sonra, ‘Su, su’, sudan sonra ‘Mama yiiicem’, mamadan sonra ‘Oyaa oyaaa’ (kendi yatağı ve bizim yatak arasında 3 tur ‘Oyaaa oyaaa’ yapmadan uyumuyor maalesef), bazen de tam ‘Daldı, ohhh’ derken, ‘Babaaaaa kugak’ diye gözünü açıyor…

Ayrıca, ninni ve masal da beğenmez hanımefendi, ‘Gaye, ninnni’, ‘Baba sööle’, ‘Iııh ıııh’,
Ben: ‘Hangi masalı anlatayım annecim?’
İren: ‘Dede’
Dede masalı biter, nerden çıktıysa bilmiyorum ama ‘Buyun alnat’ (Burun masalı mı olur arkadaş!)

 

Eğer, İren’in yanında telefonla konuşursanız dikkatli dikkatli bakarak, ‘Kiiiimmmm?’ der meraklı böcek.

 

Aklıma gelen son şey; anneannesinin aldığı çıtçıtlı minik tokaları İren saçından çıkarınca, bende elimde kalmasın diye kendi saçıma taktım, birden ‘Anene ara’ dedi, aradım, annem telefonu açınca ‘Aneneeee, Gaye toka alllll’ diye bağırmaya başlayınca küçük bi şokun ardından kahkalara boğuldum.

 


Büyüdükçe, bu komik ve zaman zaman şok eden diyaloglar artacak sanırım, takipte kalın J