Siz hiç çocuğunuzun kulağını özlediniz mi? Ya da kirpiklerini… Kucağıma yatırıp, “gözlerini kapa da kirpiklerini seveyim” dediğimde, kapardı o kocaman gülen gözlerini… Bende parmağımın ucuyla dokunup severdim görenlerin “rimel mi var?” diye sorduğu uzun kıvrık kirpiklerini…
Kayıpla başlayan yas sürecinde 5. haftayı tamamladım. Tabii bu
şu demek: İren’ im 5 haftadır fiziken yok. “Fiziken yok” diyorum çünkü tüm varlığı
ile yanımda olduğunu biliyorum. Bu çok derin bir his. Bir başkası anlatsa, “acısını
hafifletmek için buna inanıyor” diyebileceğim türden bir şey. Ancak, süreci
benimle yaşayan arkadaşlarımda onun varlığı ile ilgili “mesajlara” tanık olduğu
için acımı hafifletmek için uydurmadığım şeyler olduğuna eminim. Bazen bir ses,
bazen bir çiçek, bazen aniden duyduğum bir şarkı; evin her yerinden, kitaplarımın,
cüzdanımın içinden çıkan daha önce yazmış olduğu onlarca anlamlı not, kuş
tüyleri, omzumdaki his, evden ve kolumdaki tokasından dakikalarca gitmeyen kelebek,
mezarındaki hep o mor kelebek ve rüyalar… Nedense, hep mor beyaz çiçekli rüyalar…
İşin enteresan yanı, benim rüyama gelmediğinde mutlaka bu acıyı benimle yaşayan
bir arkadaşımın rüyasında olması… Hani, “ölüm bile bizi ayıramaz” diye bir söz
vardır ya bu öyle bir şey işte.
An ve anılarımızda hep var olmasına rağmen; “artık evde
yok”, “buzdolabından ayran almayacak”, “ışığı açıyorsun ama odasında olmayacak
biliyorsun” cümleleri ile aklına hükmetmeye çalıştığında, yüreğine asla söz
geçiremediğin çaresiz bir çırpınış içinde buluyor insan kendini. Yas eşittir hiç
bitmeyecek bir özlem benim için. Gün be gün artan sonsuz özlem… “Neden?”
sorusundan sıyrıldığında, yokluğunu aklına kabul ettirdiğin zamanlar oluyor…
Patlamalar yaşayıp ağlayarak kederini dışa vurabiliyor insan… Ama… Ama… Ama… Özlemenin
sonu yok ve bu en zor kısmı yasın, yasımın. Sonu olmadığı gibi her gün de artan
bir skalası var özlemin… O yüzden, yas eşittir başa çıkamadığın sonsuz özlem
benim için. Çaresi elbet yok, güzel anılar ile hatırlayarak belki bu “yangına
bir damla su” taşınabilir…
Anılar… Güzel anılar… İren’ le geçirdiğim “her an ve anılar” için kendimi çok şanslı hissediyorum… Bazı pişmanlıklarım var, pişman olunacak şeylerden sayarsanız… Mesela, bazı pazarlar baleden döndükten sonra onun yerine ben yorgun olurdum… Biraz uzanayım deyip uyuyakalırdım… Keşke diyorum uyumayıp onunla bir iki saat daha fazla vakit geçirseymişim… Ya da daha çok koynuma alıp, sarılıp, daha çok öpüp koklasaymışım.
Aslında, geçmişten çok gelecekte birlikte
yaşayamayacaklarımıza, yapamayacaklarımıza üzülüyorum…
Biz her ilki beraber yaşadık. İlk tiyatro, ilk sinema, ilk konser, ilk tatil… Bunlar, benim eşlik ettiğim, İren’ in hayattaki ilkleriydi. Benimde onunla birlikte ilklerim oldu… Mesela, bir opera maceramız var… Bale resitali diye operaya bilet aldığımdan, 8 yaşındayken ilk operamızı birlikte izlemiştik… Tabii, İren gibi bir çocuktan ne beklenir? Devamı… Operalara, bale resitallerine, müzikallere gitmeye başlamak… Ah, sen! Sanata bu kadar ilgisi olan bir çocuk. Ah, sen! Spora, okumaya, etrafında olan biten her şeye merakı olan çocuk! Seni anlatmak için hangi usta kalem gerek? Daha önce gitmediğim şehirlere, tatmadığım lezzetlere, keşfetmediğim her şeye seninle beraber yolculuk etmek benim hayatımdaki en büyük ayrıcalık.
“Her ilki birlikte yaşadığımız gibi bunu da birlikte
yaşadık annecim” dediğim cümlelere bir yenisini daha ekledik işte 5 hafta önce.
Bu en kötü “ilkimiz” oldu! Ben tüm bu acının, manasızlığın, çaresizliğin içinde
seni hep “ilklerimiz” ile, paylaştığımız "eşsiz anlar" ile, "birlikte yazdığımız
anılar" ve bana verdiğin "sonsuz sevginle" hatırlayacağım BALIM, BAL MELEĞİM…
Bu veda beni de çok derinden etkiledi
YanıtlaSil♥️♥️
YanıtlaSil