21 Temmuz 2013 Pazar

Adım Adım Gelişim!



Biz, yeni nesil annelerin, eski nesle  göre, yani kendi annelerimize göre çok daha bilinçli olduğunu düşünüyorum… Bu cümleyi kurarken, asla onların tecrübesini hiçe saymış değilim… Eğer, annem olmasaydı, İren’e halen bakamıyor olurdum herhalde! 

Aslında hangisi daha iyi karar veremediğim zamanlar çok oluyor! Eskisi gibi her bulduğunu yedirmek mi, yoksa benim gibi her bulduğunda tuz-şeker-yağ oranı kontrol etmek mi? 

(Uzun bir aradan sonra bilgisayar başına oturunca insan, ne yapacağını da şaşırıyormuş işte böyle! Çok başka bi niyetle açtım sayfayı, ne diyorum…)

En doğrusu, süslü püslü cümleleri kenara bırakıp, konuya girmek herhalde!

Bu yazımda, Adım Adım setlerinden bahsedeceğim…

Biz, Adım Adım’la Facebook üzerinden tesadüfen tanıştık… 9-48 ay çocuklara yönelik, kısaca, motor ve bilişsel gelişimi destekleyen, aynı zamanda sosyal ve duygusal zekayı geliştirmeyi de hedefleyen eğlenceli kitap setleri…

İren şu an 6. setiyle meşgulken, ben kısaca bu setlerin içeriğinden ve yaşadıklarımızdan bahsetmek istiyorum…

İlk setimiz, yani, 9. ay seti, İren’den çok beni heyecanlandırmıştı… Bu heyecanın sebebi, tabii ki, İren’in seti ne sürede tamamlayacağı, anlayıp anlamayacağından kaynaklıydı…


Biz, ‘Eşyalarımı Keşfediyorum’ kitabıyla parmaklarımızı, oyuncaklarımızı, ceee yapmayı, farklı dokulardaki nesnelere korkmadan dokunmayı ve kaşıkla pat pat pat kuru gürültü yapmayı öğrendik :) (Son aktivite İren’le ‘çapulculuk’ yaparken çok işe yaradı...)


10. ay, bedenimizi keşfettik, ellere eldiven, ayaklara çorap, ‘Lüle Kafa’ya toka :)

 
11. ay setimizde ise evimizi keşfe çıktık… Bu İren’in yatağı, bu İren’in mama sandalyesi derken, bende evin her yerinin İren tarafından çaktırmadan ele geçirildiğini keşfetmiş oldum! Bu ay İren’in en keyif aldığı ve halen de sıkıldıkça yaptığımız aktivite, bir şişenin ya da çanağın içine yutamayacağı boyutta şeyler doldurup dökmek ve toplamak oldu… Sanırım, bu aktivite sayesinde de derli toplu bir kızım oldu! Aldığı her şeyi mutlaka aynı yere geri koyan ve nesne devamlılığını takip eden bir minik surat :)


12. ay, doğumgünü sebebiyle, oyun hamurundan pasta yapıp, mum üflemeyi öğrendik…


13. ay setimiz ‘Sevgili Ailem’ de, zaten anne-baba-dede gibi kavramları bildiğinden sadece makaralara çubuk geçirme gibi motor gelişime yardımcı aktiviteleri yaptık…


Şu sıralarda da, hayvanları öğreniyoruz… cikcik, havhav, mööö diye evde dolaşan bir anne ve gülerek ona bakan bir bebek durumu yaşanıyor… Ayrıca, bu sette, duygusal zekaya yönelik de pek çok aktivite var ama onlar bizim ilgimizi henüz çekmedi… Her çocuğun gelişimi ve yapabilecekleri kendine has, o yüzden İren’in ilgisini çekmeyen aktiviteleri geçmekte bir sakınca görmüyorum… 

Bu setlerde, ebeveyn olarak en beğendiğim noktalar ise kitapların en başında o ay bebekten yapması beklenen tüm davranışların yazıyor olması ve her ay kutumuzdan anne-babaya da yönelik bir çalışmanın çıkması…

Fiyatlara gelince, dışarıdan her ay alacağınız bir ya da iki oyuncak parasıyla, bu setlerden edinebilirsiniz… Hem ilerleyen yaşlarında da kullanabilir, hem de günümüzde teknolojiden başka şeylerin olduğunu da fark ederek, erken yaşta kitapla tanışmış olur… Kredi kartıyla ödeme ve taksit imkanının yanı sıra kargoda ücretsiz!

İlgilenenler, www.adimadim.com’ u tıklayabilir…

4 Temmuz 2013 Perşembe

Elveda Bilgi!

Günden güne her şey hızla değişiyor; hayat çok güzel oyunlar oynarken bizimle, zamansız ve habersiz olan bir takım değişikliklerde kaderimizde başka çizgilere yöneltiyor bizi… 

Evet, içinde bulunduğumuz anı  özetleyecek cümle sanırım bu…

Hayallerimin gerçek olduğu, gerçek tahta, gerçek sıra, gerçek sınıfları gördüğüm, gerçek öğrencilere dokunup, göz teması kurduğum, kimi zaman aynı sevinci, kimi zaman aynı öfkeyi, kimi zaman ortak başarıyı, kimi zaman aynı tembel ruhu paylaştığım bir tanecik öğrencilerimden ayrılıyorum…

Bu yetmezmiş gibi, o çatı altında kazandığım tüm dostlarımdan ayrılıyorum… Her ne kadar görüşeceğimizi bilsem de, şimdi ki gibi olmayacak… Tecrübeyle sabit bir durum bu!

Önce Aylin ve Bülent gitti, sonra Pınar’la Burak, Birsen, Zühal Hoca ve kardeşim dediğim Başak…

Eee, şimdi sıra kalanlarda… Aslında, bizimkisi mecburi bir ayrılık oluyor…

Okulumuz bir süreliğine başka bir kuruma devrolduğundan, bizlerde kendimize başka yollar çizdik!

Bu kadar hüzünlü bir veda beklemiyordum, çünkü aylardır bildiğimiz, beklediğimiz ve kendimizi hazırladığımız bir durumdu bu! Ama o son gün, bölüm odamızdan Elif’le çıkarken, aşağıya doğru inerken atılan her adımda ikimizde saklamaya çalıştık birbirimizden gözyaşlarımızı…

Her şey bizim adımıza da kurum adına da daha güzel olacak belki ama o günde iki kez aksatılmadan içilen kahvenin tadı olmayacak hiçbir yerde, sabahları edilen kahvaltılar, öğlen ‘mahsen’ de ki yemekler özlenecek bence…

En çok yoklukta var etme yeteneğimizi kaybedip rahata alışacağız diye korkuyorum, o da ayrı…

Neyse işte, bir devir kapanıyor… 

Şuna eminim ki, eğer bu mecburiyet olmasaydı, tüm öğretmen arkadaşlarım, daha uzun seneler büyük özveri ve gönüllülükle çalışırdı orada… Neden mi? Biz her şeyi kendi içinde eritmeyi bilen harika bir gruptuk da ondan!  40 kişilik bir aileydik biz! Aramızda deli dolusu da vardı, huzursuzu da, geçimsizi de, sırdaşı da, matrağı da, ciddisi de, iş koliği de, aşk koliği de… Her türlüsü işte, hepsi bir renkti orada! Ve biz o renkleri siyah-beyaz diye ayırmadan,  gökkuşağına kolaylıkla dahil edebiliyorduk!

Gözümü açtığım, yükseldiğim, tam 8 yılımı geçirdiğim BİLGİ’ ye veda ettik! Ordayken yuva kurdum, ordayken anne oldum, ordayken büyüdüm işte bende!

Şimdi uçup giderken, aklımda hep unutulmayacak anılar, dostlar ve yüzlerce güzel yürekli genç! 

Hepimizin yolu açık olsun!