Çocukluğumun her anında senin izlerin var; hatta, yokluğunda
seni düşündükçe, hayatımın her anında sen varmışsın meğer… Belki de beni ben yapan
en büyük etkenlerden biriydin sen…
Doğduğumda, senin güvenli yuvana bıraktılar beni, senle
büyüdüm… Hayata dair öğrenmem gereken her şeyi öğrendim senden… Saygıyı,
merhameti, dürüstlüğü, sorumluluğu ve daha pek çok şeyi…
Küçüktüm, sabahları uyandığımda evde olmazdın sen, ama akşam
gelişinin yaklaştığını mutfaktan gelen mis gibi kokudan anlardım… Kapı çalınca
koşardım, “Kim o?” derdim, “Benim kızım” deyince açardım kapıyı… “Kim o?”
demeden kapı açılmayacağını da senden öğrenmiştim; terliklerini koyardım önüne,
paltonu alırdım…
Küçüktüm, anaokuluna gitmek istemiyordum, ağlıyordum, bir
gün annemlere “Göndermeyin bu çocuğu okula, anneannesiyle kalsın” dedin; sen o
gün benim hayatımı kurtardın işte…
Küçüktüm, evde tek kaldığım günlerde, üst katta senin olmanın güvenini yaşadım hep, bana bir şey olmazdı sen varken…
Belki hiçbir zaman parka götürüp sallamadın beni ama her
hafta sonu “Çocuklar temiz hava alsın” deyip pikniğe götürdün… Bir kış Uludağ’a
götürmüştün beni, yukarı çıktıkça kulaklarım acıyordu, korkmuştum, ilk defa
böyle bir şey yaşamıştım, sen sakinleştirdin beni, neden öyle olduğunu anlattın…
Yükseklik korkun vardı, teleferiğe binmedin, anneannemle
bindik biz, döndüğümüzde, “Bir daha binmeyin, aklım kalıyor” dedin; ben o
günden sonra hiç binmedim teleferiğe için rahat olsun diye…
Büyüdüm…
Üniversiteyi kazandım, ilk gün sen götürdün beni, o gururu
yaşamak istedin… Senle olan her güzel anımızda gözlerin hep dolardı, öyle
hatırlıyorum seni, gözleri yaşlı adam…
Sevdiğim biri oldu hayatımda, öğrendin, gelsin bir tanıyalım
dedin… Sen eski topraktın ama çok da moderndin…
Ehliyet aldım ama hiç pratiğim yok, “Gel kızım ben öğreteyim
sana” dedin… Senden başka bir sürü kişiyle geçtim direksiyona ama hiçbir şey
öğrenemedim… Sen sakindin, anlayışlıydın… Sabırlıydın…
Evlendim, herkesten çok ağladın belki de, biliyorum ki içine
akıttın gözyaşlarının çoğunu… Bir fotoğrafımız var, onda da gözlerin yaşlı
yine…
Yazın gelmesini dört gözle beklerdin hep, en sevdiğin yere,
toprağına gitmek için… “Ne işiniz var sıcakta güneşin altında, bırakın şu
Bodrum’u, buraya gelin” derdin hep…
Kaçamak aldığım 3 gün izinle yanına geldim, beni o köy
evinde sarayda gibi yaşattın… Her akşam sorardın, “Anneannen ne yapsın
kahvaltıda, kuymak seversin, yapsın mı?”… Sabahı bitirirdik, “Fatma, dolma yap
kızıma o çok sever” derdin… Hiç unutmuyorum, eve girdiğimizde buzdolabında şişe
şişe Cola’lar vardı, siz içmezdiniz aslında, sırf ben geliyorum diye dolabı
doldurmuştun…
Ufak şeyler belki ama benim için çok anlamlı anılar oldu
hepsi… Senin, sadece beni değil, tüm torunlarını, tüm aileni nasıl bir
hassasiyetle sevdiğinin göstergesi hepsi…
Hamileydim, kulağımda mantar oluştu, sen buldun bana en iyi
doktoru, “Ben giderim” dedim, sabah bir baktım kapıdasın, doktordan çıktık,
karnım aç değildi ama sana kabul ettiremedim bunu, “Olmaz kızım, gel şurda
yemek yiyelim” diye zorla yemek yedirdin bana… Ben sana ufak bir jest yapmak
istedim, hesabı istedim, “Ben burdayken sana yakışmaz ödemek” dedin…
Her akşam arardın, “Canın bir şey çekerse söyle anneannen
yapsın” demek için…
Ben gelirdim size, akşam geç saate kalıyorum diye istemedin
bir süre sonra, o yaşta üşenmedin, kravatını takıp, takımını giydin sen
getirdin yemekleri bana…
Sen çok başka bir adamdın…
İren’e oda bakıyorduk, masada oturmuş seçtiklerimizi
karşılaştırırken geldin yanıma, “Sen neyi hesaplıyorsun?” dedin, gösterdim sana
modelleri, kıyasladım, “Hangisini beğendiysen al kızım, üçü beşi
hesaplama, ben alacağım odasını” dedin… Her ne kadar “Olmaz” desek de sana
kabul ettiremedik… Şimdi ben o odayı değişmek istiyorum bazen biliyor musun,
sonra da dedemden İren’e en büyük hatıra deyip vazgeçiyorum…
Doğuma gideceğimi sana söylemek istemedik, heyecanlanırsın
diye, ama bunu da ne kadar saklayabiliriz ki… Öğrendin, “Sabahtan gelme, doğum
bitince ararız gelirsin” dedik… Yine bizden önce hastanedeydin sen, saatlerce
bekledin, elimi tuttun, öptün, yine ıslaktı gözlerin…
Uzun süre sizde kaldık İren’le... Elinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştın hep bana İren'e bakarken, kucağına alamazdın ama İren’i, “Aman
kızım bir yerine bir şey yaparım diye korkarım” derdin… Beraber tutardık hep
senle…
Sonra, seni en son sağlıklı gördüğüm gün, İren idrar yolu
enfeksiyonu olmuştu, hastaneden çıkıp size gelmiştik, kapıda karşıladın, “Çabuk
çabuk çocuk üşütmesin” diye içeri aldın bizi…
Ertesi sabah, dersten çıktığımda bir sürü cevapsız vardı
telefonumda, “Bir şey oldu” dedim, aklıma sen gelmedin önce, eve geldim, seni
hastaneye kaldırmışlar bile, ancak akşam gelebildim yanına, önce abimi gördüm,
ağlıyordu, sonra seni gördüm, tutamadım kendimi, keşke senin kadar güçlü
olabilseydim yanında… Sık sık gelirdim yanına ama bazen de sen çağırtırdın,
özlerdin herhalde, belki de son görüşlerin olduğunu biliyordun ondan hep
yanında istiyordun bütün torunlarını…
Eve çıktın, hemen İren’i getirdim sana, 5 dakika gördün, o senin
yanağını sevdi, sen ona yine yaşlı gözlerinle baktın…
Bir gece uykudan babamın ağlamasına uyandım ve “DEDEM” diye
fırladım yataktan… Artık bitmişti biliyorum… Sabah son kez evinden çıkmadan
gördüm seni bir kez daha, melek olmuştun, bembeyaz bir melek!
Nur içinde yat, huzurla uyu, ruhun şad, toprağın bol olsun
demekten başka yapacak hiçbir şeyimiz yok artık!
Bizlere, bana kattığın her şey için sana minnettarız dedem,
seni hala çok seviyor ve çok özlüyoruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder