“Yas Tutan Annelerin Rafı” ndan sonra sıra “Yas Tutan Annelerin Eleği” nde…
Elemek; elek yardımıyla incesini kabasından yani iyisini
kötüsünden ayırmak, ayıklamak anlamında kullanılan bir sözcük.
Sevdiği birini kaybettikten sonra yas tutan herkesin elinde
bu elekten var aslında, ama ben annelerin eleğine odaklanmak istiyorum.
Benim eleğim insanları başarılı bir şekilde eledi. Kimin iyi
gün dostu, kimin kötü gün dostu olduğunu anlamak zor olmadı. Hayatımdan
çıkarttığım hiç kimseye şaşırmadım, yeni eklediklerime şaşırdığım kadar.
“Ne diyeceğimi bilmediğim için arayamıyorum…” Ne
kadar basit bir bahane… Bunca yıl, her gün dakikalarca konuşurken, ne
diyeceğini çok iyi bilirken, birden tükenmiş demek ki yaslı annelere söylenecek
sözcükler… “Sesini duymak istedim.” kolayca akla gelen bir cümle oysa ki… Peki,
sizler içinde zor bir durum olabilir… Bir mesaj atmak, sadece “Aklımdasın, seni
merak ediyorum.” yazmakta mı zor? Bu acı ile yüzleşmekten kaçmak belki
de aramamak, yazmamak… Ama kaçtığınız bu acı gerçeğe bizler her sabah yeniden
uyanıyoruz… Zor günümüzde yanımızda olmamak mı dostluk yoksa
bencilliği kenara bırakıp, “Ben ne düşünüyorum böyle, yaşamadan beni korkutan
bu şeyin içinde benim arkadaşım her gün.” diyerek cesurca bir adım atmak
mı?
Hiç merak etmeyin! Yanımızda olanların karşısında sabahtan
akşama kadar ağlamıyoruz, bir masada oturup sohbet ederken saatlerce
kaybettiğimiz evlatlarımızı anlatmıyoruz, yanımızda olanları da üzmemek için
inanın çok hassas davranıyoruz. Günlük akış devam ediyor yani, eğer konu
açılırsa genelde yüzümüzde bir tebessümle bahsediyoruz evlatlarımızdan ve
onları ne kadar özlediğimizi söyleyerek bitiriyoruz cümlemizi. Koca bir gün
içinde, bizim yaşadıklarımıza ve kaybettiğimiz canlarımıza maruz kalma süreniz
beş dakikayı geçmiyor, emin olabilirsiniz. Aşağı yukarı, “iyi gün
dostları” nın elekten geçerek hayatımızdan çıkması ile
aynı süre…
“Kötü gün dostları” nın hakkını teslim edelim o
halde. Neler yapıyorlar bir bakalım…
“Nasıl geçti günün?”, “Ne yapıyorsun?” diye soruyor mesela.
“Müsaitsen bir kahve içelim mi?”, “Hadi bana gel.” diye yazıyor. Bir etkinliğe
davet ediyor, “Beraber gidebiliriz diye düşündüm.” diyerek. Sana iyi geleceğini
düşündüğü bir kitap alıyor, kaybettiğin sevdiğinle ilgili anılarını paylaşıyor,
onunla ilgili anlamlı hediyeler getiriyor (melek kanatlı bir yaka iğnesi,
adının yazılı olduğu bir toka, üzerinde fotoğraflarınızın olduğu bir bileklik,
bir gece lambası veya çalışma masana koyacağın bir takvim, tuttuğu takımın
forması…). Aylık düzenli buluşmalar planlıyor seninle, nerde olmak istersen
seçimi sana bırakarak.
Özel günlerin daha zor geçeceğini tahmin ederek o günlerde
daha çok hissettiriyor yanında olduğunu, daha sık arıyor, yazıyor veya yanına
geliyor. O daha zor olan günlerde, masanda küçük bir çikolatanın yanına
içtenlikle yazılmış bir not buluyorsun. Ya da telefonuna güç veren bir mesaj
düşüyor. Kaybettiğin sevdiğini “ölümsüz kılma” çabanı görüyor
ve buna destek olmak için bağış yapıyor mesela. Yanından geçerken sarılmak
istiyor sana, kendi gözyaşlarını da ortak ediyor seninkilere. “Kabristana
beraber gidelim.” diyor.
Kendini yeniden inşa etmek için aradığın yolları keşfetmeni destekliyor. Çünkü neyin içinde olduğunu cesurca empati yaparak görebiliyor ve
seni acınla, hayattaki en büyük eksikliğinle, ruhunda açılan çatlaklarla kabul
edip kucaklıyor.
Ne rahatsız edici bir ısrar var bu yaklaşımlarda, ne de sana
kendini kötü hissettirecek bir tutum, bir bakış. Sadece, şefkatle seni ve
yaranı, acını sarma çabası. Çare olabilmek için çabaladığını göstermeyen,
bencillikten arınmış bir merhem.
Bunları yapabilmek ne çok zor, ne de kolay. Hepsi bir seçim.
“İyi gün dostu” olmak ile “kötü gün dostu” olmak arasında yapılan bir seçim:
elekten elenmek ya da elenmemek…
Biz, yas tutan anneler, unumuzu çoktan eledik, eleğimizi
çoktan astık…
Hayatta, herkesin, hepimizin, maalesef bir çocuğun bile,
ölüme eşit mesafede olduğunu yaşayarak öğrendik. Bundan sonrası hikaye… Bu
hikayeye ortak olup olmayacağınız ise sizin seçiminiz.
Canım kadın sen hep yaz.Senin yazdıklarını hepimiz mi yaşıyoruz yoksa yas lütfedilen bir aydınlanma mi diye soruyorum kendime.İren ve Sabriye buluştu buna eminim.Hayatımdan çıkanlara şaşırmıyorum ama sen iyi ki geldin.
YanıtlaSilKız kardeşin Melike Kubaş Öztürk.