3 Haziran 2025 Salı

Yas Tutan Annelerin Eleği

“Yas Tutan Annelerin Rafı” ndan sonra sıra “Yas Tutan Annelerin Eleği” nde…

Elemek; elek yardımıyla incesini kabasından yani iyisini kötüsünden ayırmak, ayıklamak anlamında kullanılan bir sözcük. 

Sevdiği birini kaybettikten sonra yas tutan herkesin elinde bu elekten var aslında, ama ben annelerin eleğine odaklanmak istiyorum. 

Benim eleğim insanları başarılı bir şekilde eledi. Kimin iyi gün dostu, kimin kötü gün dostu olduğunu anlamak zor olmadı. Hayatımdan çıkarttığım hiç kimseye şaşırmadım, yeni eklediklerime şaşırdığım kadar. 

“Ne diyeceğimi bilmediğim için arayamıyorum…” Ne kadar basit bir bahane… Bunca yıl, her gün dakikalarca konuşurken, ne diyeceğini çok iyi bilirken, birden tükenmiş demek ki yaslı annelere söylenecek sözcükler… “Sesini duymak istedim.” kolayca akla gelen bir cümle oysa ki… Peki, sizler içinde zor bir durum olabilir… Bir mesaj atmak, sadece “Aklımdasın, seni merak ediyorum.” yazmakta mı zor? Bu acı ile yüzleşmekten kaçmak belki de aramamak, yazmamak… Ama kaçtığınız bu acı gerçeğe bizler her sabah yeniden uyanıyoruz… Zor günümüzde yanımızda olmamak mı dostluk yoksa bencilliği kenara bırakıp, “Ben ne düşünüyorum böyle, yaşamadan beni korkutan bu şeyin içinde benim arkadaşım her gün.” diyerek cesurca bir adım atmak mı? 

Hiç merak etmeyin! Yanımızda olanların karşısında sabahtan akşama kadar ağlamıyoruz, bir masada oturup sohbet ederken saatlerce kaybettiğimiz evlatlarımızı anlatmıyoruz, yanımızda olanları da üzmemek için inanın çok hassas davranıyoruz. Günlük akış devam ediyor yani, eğer konu açılırsa genelde yüzümüzde bir tebessümle bahsediyoruz evlatlarımızdan ve onları ne kadar özlediğimizi söyleyerek bitiriyoruz cümlemizi. Koca bir gün içinde, bizim yaşadıklarımıza ve kaybettiğimiz canlarımıza maruz kalma süreniz beş dakikayı geçmiyor, emin olabilirsiniz. Aşağı yukarı, “iyi gün dostları” nın elekten geçerek hayatımızdan çıkması ile aynı süre…

“Kötü gün dostları” nın hakkını teslim edelim o halde. Neler yapıyorlar bir bakalım…

“Nasıl geçti günün?”, “Ne yapıyorsun?” diye soruyor mesela. “Müsaitsen bir kahve içelim mi?”, “Hadi bana gel.” diye yazıyor. Bir etkinliğe davet ediyor, “Beraber gidebiliriz diye düşündüm.” diyerek. Sana iyi geleceğini düşündüğü bir kitap alıyor, kaybettiğin sevdiğinle ilgili anılarını paylaşıyor, onunla ilgili anlamlı hediyeler getiriyor (melek kanatlı bir yaka iğnesi, adının yazılı olduğu bir toka, üzerinde fotoğraflarınızın olduğu bir bileklik, bir gece lambası veya çalışma masana koyacağın bir takvim, tuttuğu takımın forması…). Aylık düzenli buluşmalar planlıyor seninle, nerde olmak istersen seçimi sana bırakarak.

Özel günlerin daha zor geçeceğini tahmin ederek o günlerde daha çok hissettiriyor yanında olduğunu, daha sık arıyor, yazıyor veya yanına geliyor. O daha zor olan günlerde, masanda küçük bir çikolatanın yanına içtenlikle yazılmış bir not buluyorsun. Ya da telefonuna güç veren bir mesaj düşüyor. Kaybettiğin sevdiğini “ölümsüz kılma” çabanı görüyor ve buna destek olmak için bağış yapıyor mesela. Yanından geçerken sarılmak istiyor sana, kendi gözyaşlarını da ortak ediyor seninkilere. “Kabristana beraber gidelim.” diyor.

Kendini yeniden inşa etmek için aradığın yolları keşfetmeni destekliyor. Çünkü neyin içinde olduğunu cesurca empati yaparak görebiliyor ve seni acınla, hayattaki en büyük eksikliğinle, ruhunda açılan çatlaklarla kabul edip kucaklıyor.

Ne rahatsız edici bir ısrar var bu yaklaşımlarda, ne de sana kendini kötü hissettirecek bir tutum, bir bakış. Sadece, şefkatle seni ve yaranı, acını sarma çabası. Çare olabilmek için çabaladığını göstermeyen, bencillikten arınmış bir merhem. 

Bunları yapabilmek ne çok zor, ne de kolay. Hepsi bir seçim. “İyi gün dostu” olmak ile “kötü gün dostu” olmak arasında yapılan bir seçim: elekten elenmek ya da elenmemek… 

Biz, yas tutan anneler, unumuzu çoktan eledik, eleğimizi çoktan astık… 

Hayatta, herkesin, hepimizin, maalesef bir çocuğun bile, ölüme eşit mesafede olduğunu yaşayarak öğrendik. Bundan sonrası hikaye… Bu hikayeye ortak olup olmayacağınız ise sizin seçiminiz.   

1 yorum:

  1. Canım kadın sen hep yaz.Senin yazdıklarını hepimiz mi yaşıyoruz yoksa yas lütfedilen bir aydınlanma mi diye soruyorum kendime.İren ve Sabriye buluştu buna eminim.Hayatımdan çıkanlara şaşırmıyorum ama sen iyi ki geldin.
    Kız kardeşin Melike Kubaş Öztürk.

    YanıtlaSil