Hayata her geliş, anlatılacak yeni bir hikaye… Benim İREN’ e
kavuşmam uzun olduğu kadar sabır da gerektiren bir süreçti… 3 yıl bekledim onu.
Her defasından aldığım sonuçta “negatif” ibaresini görmekten o kadar usanmıştım
ki, aşılamadan 12 gün sonra tahlil yaptırmam gerekirken, ne de olsa negatiftir
diyerek doktora gitmedim bile. Bulantılarım başlamıştı ama ben yediklerimin
dokunduğuna bağlıyordum bunu, canım sürekli ayran içmek istiyordu (ayranı çok
seveceği o günlerden belliymiş), tansiyonum düşmüştür diyordum. Sonunda annemin
zoruyla kan tahlili yaptırdım. Sonucu almaya gittiğimizde arabadan bile
inmedim. Öyle umutsuzdum. Alınan zarf havaya fırlatılarak önüme düştüğünde ANNE
olacağımı anladım. O an umutsuzluğun mucizeye dönüştüğü andı benim için.
Arabanın içinde bir yandan hüngür hüngür ağlıyor, bir yandan da annemi arayıp
müjdeyi veriyordum. İşte annelik bebeğinin varlığını öğrendiğin o anda
başlıyor! O gece sadece ne yöne yatacağımı, ters bir hareket yaparsam bebeğime
bir şey olup olmayacağını düşündüm…
İlk doktor randevusunda, kalp atışını duydum. Her kontrol
ayrı bir heyecandı benim için; ne kadar büyüdü, kaç gram oldu, kalp atışını
tekrar duyacak mıyım diye düşünürken cinsiyetini hiç düşünmedim çünkü ben KIZIM
olacağını biliyordum. Bir gün kendimi NST’ ye bağlanmış buldum. 9 aydır
karnımda büyüyen bebeğimle ilk karşılaşma anı yaklaşmıştı.
Hamileliğim süresince istediğim iki şey vardı: Normal doğum
yapmak ve dünyaya geldiği an kızımı görebilmek…
İREN, beklediğimizden 4 gün önce doğdu. İri bir bebek olduğu
için doktorum 23 Mayıs 2012 Çarşamba gününe planladı doğumu. Normal doğum
konusunda doktorum da beni desteklediği için suni sancıyla başladık güne, ama
benim annesinden ayrılmak istemeyen meleğim yerinden kımıldamadığından yaklaşık
10 saat sonunda sezaryene karar verdik.
Normal doğum şansım kalmamıştı, ama ben kızımın doğduğu anı görme
konusunda kararlıydım. Bu yüzden, doktorumun da tavsiyesiyle epidural sezaryene
karar verdik. Anestezi doktoru dört deneme sonunda uyuşturabildi beni. Öyle bir
duygu ki bu, uyuşmadığını bilerek, sadece doğduğu anı görüp ilk teması hissetmek
için “Uyuşmadan sezaryen yapalım o zaman” dediğimi ve ameliyat ekibinin bana
bakışlarını unutmam asla.
Ve doğum başladı. O ana dair hafızamda kalanlar bölük pörçük…
Birden, sesini duydum. Benden ayrı bir yerde bakımı yapılırken hiç durmadan
ağladı İREN, kollarıma gelene kadar. O an ikimizde sustuk.
Odaya alındığımda bir daha ayrılmamak üzere kavuştum kızıma.
İlk kez kucakladım onu, emzirdim, kokladım, inceledim, bakmaya doyamadım. 9 ay
boyunca karnından, aynı kandan, aynı nefesten olan, bir saat önce içinde
taşıdığın bebeğin artık kollarında. Daha önce görmediğin, sesini duymadığın,
kokusunu bilmediğin 50 cm.’ lik küçücük bir şeye hayransın. Ondan daha güzeli
yok artık dünyada, ondan daha önemlisi yok, ondan bir başka daha yok, EŞSİZ! O,
SENSİN… O, HAYATIN… O, SENİN!
Bugün İREN’ in doğum günü. 13 yaşına kollarımda değil,
cennette giriyor.
Bugün, onu kaybedişimle ilgili hiçbir şey yazmak
istemiyorum. Bugün, İREN’ imi yeniden doğuruyorum içimde, kalbimde, aklımda,
kanımda, canımda, ruhumda…
O dehşet veren günü hiç düşünmek istemiyorum. İREN hiç
gitmemişçesine o günü hafızamdan silerek yaşamak istiyorum bugünü.
Yanımda olmadan bunu yapabilmek tahmin edemeyeceğiniz kadar
zor, ama ben bugün sadece doğduğu günü hatırlamak ve zamanı orda durdurmak
istiyorum.
İyi ki doğdun BALIM, iyi ki benim İREN’ im oldun… İyi ki
senin ANNE' n oldum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder