Bir önceki yazımda okula
başlama ve alışma sürecimizi, İren’de ki olumlu değişimleri paylaşmıştım.
Şimdi, bu süreçte İren’de gözlemlediğimiz olumsuzlukları ve bunlarla başa çıkma
yollarından biraz bahsedeceğim...
Böyle bir minikle uyunmaz mı? |
Öncelikle, babanın
değişen çalışma saatleri tam bu döneme denk geldiği için, dede de artık eskisi
kadar sık gelmediği için İren’le başbaşa kaldık, aslında bu benim işimi
kolaylaştırdı çünkü ne kadar az ses o kadar tek otorite… Ama İren açısından bir
kaygı yarattı bu durum sanırım ve bir gün benimle uyumak istediğini söyledi.
Normalde hep tek başına uyuyan; aramıza gel keyif yapalım, biraz mıncıklayalım
dediğimizde bile pas vermeyen bir çocuk eğer birlikte uyuma talebinde
bulunuyorsa mutlaka bir sebebi vardır diye düşündüm ve kabul ettim. Her ne
kadar koca yatağı o kaplasa da, hayatımın en masum en huzurlu uykularıydı taa
ki bir gün öğretmeni İren’e nerde uyuyorsun diye sorana kadar :(
Sorun benle uyuyor olması
değil, İren’in doğruyu söylemek yerine öğretmeninin duymak istediği cevabı
vermesiydi: “Kendi yatağımda!”
Bundan birkaç gün önce
de, İren, ona vuran bir arkadaşına neler yaptığını anlatıyor: “Bende ona
vurdum, masanın altından öbür legoyu aldım, kafasına vurdum!” Bu cümleleri
babaya kurarken bana olayı olduğu gibi anlattı.
Yani, mümkün mü arkadaşı
vurduğu için ağlayan İren masa altına girecek legoyu alacak gidecek o da
vuracak, bu süreçte de öğretmen müdahale etmeyecek…
Bu bıdık, bildiğiniz
nabza göre şerbet veriyordu resmen…
Neyse ki, öğretmenleri
ile aynı dili konuşabiliyoruz, kaygılarımı anlayışla karşılayıp çözüm
üretiyorlar. Bir ay boyunca her pazartesi baba ile beraber birebir görüşmelere
katıldık, İren’i doğru bilgi vermesi için nasıl yönlendirebiliriz konuştuk.
Öncelikle, ilk yapılacak
şey okulda verilenleri evde de sürdürmek, yani öğretmeni “doğru bilgi verir
misin” derken, bizler “yanlış bilgi verdin” demeyeceğiz mesela.
Tabii, bu birebir
görüşmelerde daha birçok şey çıktı. Mesela, İren’de bir arkadaşına tekme atmış,
bunu duyunca çok şaşırdım, biz hiç konuşmadık, öğretmenleri gereken uyarıyı
yapmışlar ve bir daha da böyle bir olay yaşanmamış.
Bir de en çok okulda tek
başına yaptığı şeyleri evde de yapabileceği konusunda durduk, ki bu konu beni
değil baba ve dedeyi ilgilendiriyordu; dede de görüşmeye çağırıldı ve yemeğini
kendi başına yemesinden, tuvalete tek gitmesine, oyuncaklarını toplamasından,
giyinmesine kadar her şeyi tek yapabildiği anlatıldı.
Bizde şöyle oluyor; İren
benleyken her şeyi tek yaparken, dedeye tüm nazı geçtiği için, “Dede sen
yediiirrr, dede sen tuvalete götürrrr” ler başlıyor… İren başlatmasa da, babam
başlatıyor; “Kızım, ben yedireyim mi sana, gel biraz suyundan iç, aç ağzını”
gibi şeyler o kadar sık yaşanıyor ki doğal olarak çocuk kiminle ne yapıp
yapamayacığını öğrenmiş durumda. Ee, haliyle bende bu ikilikten rahatsızım!
Neyse, diyeceğim şu ki,
biz yetişkinler, özellikle de anneanne-dedeler kıyamıyorlar torunlarına, sonsuz
bir sevgi besliyorlar, ama zaman zaman bu aşırılık çocuk için zarar
oluşturabiliyor; işte bunun önüne geçebilmek için çocuğun etrafındaki herkes,
anne-baba-dede-anneanne-babaanne aynı dili konuşmalı, bunu da o yaşta ki
insanlara kabullendirmek biraz zor oluyor, neyse ki, bu konuda da
öğretmenlerimiz bize çok destek oldu.
Çiçekler boyandı. |
Yalnız uyuma konusuna
gelince; ilk denemede ben kıyamadım ona. Tam bir saat başında bekledim iyice
dalana kadar ve 10 dakika sonra kontrole gittiğimde uyanmış oturuyordu yatakta;
yanıma gelmeyi bırak, seslenmedi bile… Onu öyle tek başına karanlık odada
görünce içim parçalandı ve yine yanıma aldım… Daha sonra çiçek boyama yöntemi
ile 15 günde çözdük bu işi, o çiçekler sınıfa asıldı, arkadaşları alkışladı
filan derken artık tek uyuyor ama itiraf ediyorum, bazen öğlenleri o uyurken
yanına gidip uzanıyorum, kokluyorum, seviyorum onu, ne de olsa uyurken görmüyor
beni :)
Arkadaş ilişkilerinde ise,
okulla ve arkadaşları ile ilgili her şeyi anlatıyor evde. En yakın arkadaşları
erkekler genelde çünkü İren diğer kız çocukları gibi bebek, evcilik hiç
oynamadı, onun ilgisi hep araba-tren-uçak gibi oyuncaklarda oldu, doğal olarak
ortak paydayı erkek çocuklarda bulduğu için onlarla kanka!
Artık evcilik oynayabiliyor. |
Onu sınıfın diğer grubuna
katmak için, öncelikle evdeki arabaların sayısı azaltıldı, okuldakine benzer
bir bebek evi alındı, tabii hep oynadığı arkadaşlarından uzaklaştırıldığının
farkına varınca, diğer arkadaşların onlarla oynamadığın için üzülüyorlar, biraz
da onlarla vakit geçirsen iyi olur gibi yaklaşımlarda bulunuldu. İşe yaradı,
ama halen kankaları erkek çocuklar, en sevdiği oyuncak araba... Bazen, evde
“Anne, benim arabalarım kayboldu” diyor.
Bir de duygusal
değişikliklerimiz var, bunu da sonra yazayım bari, yatıyoruz kalkıyoruz hep
aynı ismi sayıklıyoruz :)