Bu yazıyı, yeni bir yıla umutla giren hiç kimseyi üzmek için yazmıyorum… Amacım sadece hislerimi paylaşarak kendime şifa olabilmek…
Yas sürecinde, özel günler daha sarsıcı oluyor…
Bu süreçte; bizim için çok anlamlı olan; doğum günleri,
İren’ in her yıl görev aldığı okuldaki törenler gibi birkaç özel gün geçirdik. Hepsi
acıttı ancak, eski yaşantımda çok anlam yüklemediğim yılbaşı, yüreğime bir
bıçak sapladı. Yetmedi, kalbimin ortasında çevirip durdu o bıçağı…
Tüm “İyi seneler” dilekleri gözlerimden
yaş olarak süzüldü…
İçinde “iyi” kelimesinin geçtiği hiçbir şeyi duymak istemiyor
insan yas sürecinde. Ne iyi olabilir ki, bundan sonra yeni bir yıl ya da
hayatın kalanı ne kadar iyi olabilir?
O sofra eksikti… Çorbalarımızı içerken bu eksikliğe döktük
gözyaşlarımızı ailece… Önce biri kalktı masadan, sonra diğeri… Ben kendimi, soğuk havaya
rağmen, balkona attım. Ve orda her yeni yıla girerken İren’ le biriktirdiğimiz
anıları hatırladım… Daha çok ağladım ama tebessümde edebildim anılarımıza tutunarak…
Her çocuk gibi, İren içinde yeni bir yıla girecek olmak
heyecan vericiydi. Günler öncesinde, anneannesine yemek listesi hazırlardı çok
yiyen bir çocukmuş gibi. Haftalar öncesinde istediklerini seçer ve kimin ne
alacağını belirleyerek, bir nevi görev paylaşımında bulunurdu. Ben genelde, O,
hediyesini seçmeden almış olurdum. Sonra kendi istediği şeyi söylediğinde,
“Bunu alamam, çok pahalıymış.” derdim. Yılbaşı ağacının altına koyulan paketleri
00.00’ ı bekleyemeden açardı. Benim alamam diyerek almadığımı sandığı hediyeyi
gördüğünde şaşırıp, çok sevinirdi. Sonra alıştı bu yaratıcı sürpriz
yapma şeklime ve “Alacağını biliyordum zaten, hep alamam deyip alıyorsun.” derdi.
Yine de yüzünden okunurdu sevinci. 00.00’ da önce anne-kız kucaklaşmamızı
yapardık. Atılan havai fişekleri balkondan izlerken telaşla “Çok yaklaşma,
dikkat et!” demeden alamazdım kendimi 15. katta oturduğumuzu hatırlatarak. Tabi,
benim uykum ondan önce gelirdi ve O, ısrarla ertesi gün tatil olduğu için
sabaha kadar oturmak istediğini söylerdi. Geç saatlerde uyumak çocuklar için
büyümenin bir göstergesi. Ve 1 Ocak… Her 1 Ocak, anne-kız birbirimizin yanına
uzandığımız, dakikalarca yatakta keyif yaparak sımsıkı sarıldığımız bir gündü.
“Dedeme söylesem bizi dışarı götürür mü?”
Her 1 Ocak, İren’ in sevdiği bir yerde ailece yapılan
kahvaltı ile başlardı.
2024 eksik bıraktı beni… 2025 ve sonrasının da bu eksikliği
tamamlayamayacağı aşikar. O yüzden, aslında yeni bir yılın sadece takvimden bir
yaprak götürdüğünü kabul ederek devam etmek lazım belki de… Ama bu dile geldiği
kadar kolay olmuyor maalesef… İnsan arıyor, arıyor, arıyor ve yasın karmaşık çaresizliği
içinde aradığını bulamadan yeni bir güne uyanıyor… Her gün gibi olduğunu bilsen
de özel günler daha da sarsıcı oluyor…
Nazım Hikmet’ in “Birlikte eskimek çok güzel,
eksilmedikçe…” sözüyle eksilmeyeceğiniz bir yeni yıl diliyorum hepinize… Eksilmenin ne kadar kıyıcı bir duygu olduğunu bilerek...