Gerçek neydi?
Doğum muydu, ölüm müydü?
İkisi arasında geçen zamanda yaşananlar, anılar mıydı yoksa
ölümden sonra geride kalanın yaşadıkları mıydı?
Gerçek, fotoğraflara bakarken sanki o zamanların
gerçekliğini reddedermişçesine başını sallamak, gözünü resimlerden kaçırmak
mıydı?
Gerçek, her zaman oturduğu koltukta, yatağında, çalışma
masasında onu görmeyi beklerken görmemek miydi?
Gerçek, bilmediğin bir yerde başlayan hikayenizin, yine
bilmediğin o yerde sonlanması mıydı? Ya da o yerde devam edecek olması mıydı?
Buna inanmak mıydı gerçek?
Gerçek, sık sık “böyle bir şey olmuş olabilir mi?” diye
kendine sorarken, o acı gerçeği ağzından çıkaramamak mıydı? Cevapsız bırakmak
mıydı bu soruyu?
Ayrıca, yine sık sık “biz o 12 yılı birlikte yaşadık mı?”
diye sormak mıydı kendine? Cılız bir “evet” cevabını fısıldamak mıydı özlemekten
sızlayan kalbine. O “evet” diyen iç sesini duyduğunda, “peki şimdi nerde, ne
oldu, neden oldu, böyle bir şey oldu mu hakikaten?” diye ardı arkası kesilmeyen
soruları sorup, yine cevap verememek miydi?
Gerçek neydi?
Benim bildiğim ‘gerçek hayatlarda’ çocuklar annelerinden önce ölmüyordu oysa
ki. Demek ki bu yaşıma kadar bildiğim hiçbir gerçek yokmuş bu dünyada! Sahte
bir şeyin içinde yaşamışım bunca yıl. Ama, o sahteliğin içinde, bildiğim bir
gerçek vardı, SEN!
Sensiz kalan hayatım ne kadar gerçek olabilir ki?
Gerçek diye bir şey yok!
Her şey yalan!
Her sey yalan çok doğru .
YanıtlaSil❤️❤️❤️❤️
YanıtlaSil