Yas!
Kişisel ama bir o kadar da ortak bir dile sahip. Bu dilin
adı: ACI.
Sadece acıdan kaynaklanan gözyaşı, hüzün, umutsuzluk gibi
duygular mı var peki yasın içinde?
O kadar çok şey öğrendim ki şu 7 ayda…
Yasın içinde sadece acı olmadığını gönül rahatlığıyla
söyleyebilirim. Yasın içinde dayanışma var! Tabii, vicdanlı yürekleri taşıyanlarla!
Ve en çok çocuklarla! Şaşırıyorum çocukların yas tutma
biçimine… İren’ imin yaşıtları ve kendi öğrencilerimin dayanışma ruhu beni
umutlandırıyor.
Kendi yaşıtlarını kaybetmiş olmanın gerçeği ile nasıl
yüzleştiler, psikolojik olarak neler yaşadılar bilemiyorum ancak bana
yansıttıkları temel duygu cesurca “Biz buradayız!” demeleri. Bu cesareti, bazı
yetişkinler gösteremezken, hele İren’ in birinci derece kan bağı olanlar
gösteremezken…
O yüzden, yas bir dayanışma işi! O yüzden, yas tutmak; acıyı
eli, kolu gibi vücudunun yeni bir parçası yapabilen cesur kalplerin işi! O yüzden,
yas bir öğreti!
İren, her öğlen teneffüsü yanıma uğrardı mutlaka. Ben yerimde yoksam “Geldim, yoktun. Seni çok seviyorum.” yazan bir not bırakırdı masama. Biyolojik saatim çalıştı bu süreçte tabii. Her gün 11:40-12:00 arası saati bilmeden İren’ in gelme saati diyerek göz ucuyla ekrana baktığımda hep bu saat aralığını gördüm. Arkadaşları, sanki bunu bilir gibi her öğlen teneffüsü yanıma geliyor 7 aydır. Kimi sadece “Nasılsınız?” diyor, kimi o gün yaşadıklarını anlatıyor, kimi voleybol maçı veya sınavları için dua etmemi istiyor benden. Kimi, İren gibi bale yaptığı için, yıl sonu resitaline davet ediyor, kimi drama gösterisine. Her karşılaşmamız önce sarılarak, sonra İren’ i anarak sonlanıyor. Ödevlerine İren’ i iliştiren, sınıfta bir konu olduğunda İren’ den örnekler veren, her fırsatta onu sevgiyle anan bu güzel yürekli çocukların kalbimde kocaman bir yeri var artık. En komiği, kimisi “Gaye Abla,” diyerek hitap ederken, diğerinin “Hoca de hoca!” diye uyarması oluyor. Hepimizin yüzünde bir gülümseme beliriyor o an. Geçen gün bir kucaklaşma çemberi oluştu kendiliğinden, “Benim okuldaki kızlarım.” dedim onlara. İçlerinden bir tanesinin “Sizde okuldaki annemizsiniz.” demesiyle hissettiklerimi kelimelere dökmem mümkün değil.
Biz, bu küçük bedenli koca yürekli çocuklar ile İren’ in
yokluğunda birleştik. Ben onları değil, onlar beni kuşattı. Ben onlarda İren’
in izlerini bulurken, onlar, İren’ den geride kalana sahip çıkıyorlar. Bunları bir büyük onlara öğretse yapmazlar tahmin ediyorsunuzdur.
Ama bu öğreti başka işte! İçten, gönülden geçen samimi duygular bir davranışa dönüşüyor.
Bu yüzden, ben bu çocuklara hayranım. Bazı yetişkinlerin yapamadıklarını şahane
şekilde yapıyorlar. İnsanı hayrete düşürüyorlar.
Bir de başka türlü hayrete düştüğüm şeyler oluyor! Kabul edemiyorum bu vurdumduymazlığı, çabasızlığı, geç kalınmışlığı, hatta korkaklığı! Neyse, buralara fazla girmeyeyim. Sonra, günlerce, yaşatılan hayal kırıklığından çıkamıyorum. Öfkem içime sığmıyor. Ama bir gün yazacağım hepsini, çünkü tüm süreci yazarak, paylaşarak yaşadım. Geriye kalan konularda sürece çokça dahil, onları da yazmadan rahat edemeyeceğim anlaşılan.
Kalbi küçük olmayanlar, şu yas sürecinde bile, vicdanlı tarafta durduğu için şanslı saysın kendini.