25 Mart 2025 Salı

YAS GÜNLÜKLERİ -5- Evlatlar Sadece Annelerin!

“Yas kaybedilen kişiden ayrılmakla ilgili gibi görünmekle birlikte, esasen, gidenle kurduğumuz ilişkiyi sürdürmenin yeni ve anlamlı yollarını bulmakla daha fazla ilgili.” diyor Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu “Yas Uzun Bir Veda” kitabında.

Kadınların ve erkeklerin yas sürecini nasıl geçirdiklerine, anlamlı yolları bulup bulamadıklarına bakalım mı?

Yapılan araştırmalar, kadınlar ve erkeklerin yas tutma davranışlarını iki ana başlıkta topluyor:

1.      Sezgisel Yas (Inutiative Grief) Tutma Davranışı: Bu tarz yas tutma yükselen bir duygusal deneyime dayanır. Kişi duygularını paylaşarak, yitirdiği insanla olan ilişkisini irdeleyerek, sosyal destek arayarak ve ölüm kavramını sorgulayarak yas sürecini geçirir. Sezgisel yas sürecinde kişilerin başa çıkma stratejilerinin başında duyguları ifade etmek gelir. (Genellikle kadınların yas tutma davranışı.)

2.      Araçsal Yas (Instrumental Grief) Tutma Davranışı: Kişi kayıp duygusuna odaklanmaktansa, görevlere odaklanır. Araçsal yas sürecindeki kişi; öfke, kaygı, üzüntü gibi duygularını tanımlamaktan ve dışavurmaktan kaçınır. (Genellikle erkeklerin yas tutma davranışı.)

Yas tutma, kişisel bir süreç olduğu için, bu iki tipinde doğru olanı yoktur ve her biri normal kabul edilir.

Ancak, toplumsal ve kültürel olarak her yas tutma davranışını kabul etmeli miyiz/ eder miyiz? Örf ve adetlerimize uygun olmayan bazı davranışlar için, evladını kaybetmiş bir anne olarak, içtenlikle kabul edilemez diyebilirim. Tabii, kimseyi eleştirmek, bu doğrudur, bu yanlıştır demek ne haddim ne tarzım ama aylardır, son derece naiflikle sürdürmeye çalıştığım yas tutma biçimime, şahit olduğum bazı görüntülerden sonra, anne olarak öfkeyi eklemek durumundayım.

Acı çekmeye ya da acısı ile baş etmeye çalışanların duygularına saygı göstermek bir edeptir. Şanslıyım ki yaşadığım durumu içselleştiren; sadece geride kalana değil gidene duyduğu saygıdan dolayı sosyal medya hesaplarında uzun süre paylaşım yapmayan ya da hikayelerini gizleyen onlarca dostum oldu. Ancak, azınlıkta olsa; hatta belki de tek; gece kulüplerinde eğlenirken yapılan paylaşımlara da denk geldim. Bir anne olarak, İren’ in annesi olarak, onun birinci derece yakınından gelen bu görüntüler beni şaşırtmasa da üzdü. İren’ ime büyük bir haksızlık yapıldığı hissine kapılmama neden oldu. Kendine saygısı olmayandan, kaybına, acıya, ölüme saygı duymasını beklemek hata sanırım! Ama ben anneyim, bu vurdumduymazlığa duyarsız kalamıyorum.

“Acı çekmeyi göze almadan yas da tutulmuyor ve acı hissetmiyorsak hiç bağlanmamışız demektir.”  diyor Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu “Yas Uzun Bir Veda” kitabında ve ekliyor “Her insan kendi bağı ve kendi sevgisi kadar yas tutuyor.”

Aylardır, kaybımla başa çıkmak için gösterdiğim çaba, yası öğrenmeye çalışmam, yasıma sahip çıkarak, onunla yüzleşerek uyum sağlamaya, uzlaşmaya uğraşmam... Anneliğin asla bitmeyecek bir şey olduğunu kavrayarak bunu bütün dünyaya haykırmak istemem… Anneliğimi sürdürebilmek adına her yolu denemem… Evladıma, öbür dünyadaykende annelik yapmaya çalışmam, onu her an düşünerek, dualar göndererek yalnız bırakmamam… Onunla ilgili yaptığım her şeye, tıpkı hayattayken olduğu gibi, emek vermem… Bonanno’ nun, çirkin başa çıkma (coping ugly), tanımlamasıyla çoğunluğun sağlıklı bulmadığı bazı davranışların başa çıkmayı kolaylaştırabileceğini bile bile, o yolları seçmemem… Kolayı değil, zor olanı seçmem… İren’ im, cennetinde benimle gurur duyduğunu biliyorum. Sana olan sevgim kadar, sevgimiz kadar, bağımız kadar yastayım.

Son söz: Tanıdığım gerçek "baba" ları tenzih ederek; evlat, sağken de, vefat etmişken de sadece annenin… Evlatlar, bu dünyada da öbür dünyada da sadece annelerin! 

 

20 Mart 2025 Perşembe

Öyle Bir Sevgi Ki!

 Ölüm bile ayıramaz derler ya…

Öyle bir bağ ki,

Ölüm bile ayıramadı. 

Öyle bir sevgi ki,

Gözümü kapadığım her an 

Senin olduğun yerde

Cennetinde

Nasıl kavuşacağımızın hayalini kurduran. 

Öyle bir bağ ki, 

Düştüğüm her an varlığını hissettiren

Beni kaldıran.

Öyle bir sevgi ki,

Sonsuz

Sadece sonsuz 

Beni ayakta tutan.

Öyle bir bağ ki, 

Beni sen 

Seni ben yapan.

Öyle bir sevgi ki, 

Bizi bir bütün olarak yaşamaya devam ettiren.

Öyle bir bağ ki, 

Kavuşana dek, güç olan.

Öyle hissediyorum ki seni kalbimde…

“İyi ki hayatımdasın, iyi ki hayatımın en özel en değerli parçasısın” sözün

Her an dilimde. 


Demiştin ki bir kere; 

“Anne, başkası benim annem olsaydı onu hiç sevmezdim, ben yine seni severdim.”

Demiştim ki; 

“O zaman beni tanımazdın ki, seni doğuran başkası annen olurdu, o da seni çok severdi, sende onu çok severdin.”

Ve sen demiştin ki; 

“Ben seni tanırdım yine, yolda karşılaşırdık, kokundan tanırdım, seni severdim.”

Bende diyorum ki şimdi; 

“Senden başkası olsaydı doğurup büyüttüğüm, ben yine kokundan tanırdım seni karşılaştığımız o yolda, seni severdim, dünyaya bin kere gelsem bin kere senin annen olmak isterdim.”


Cennet yolunda, birbirimizi kokumuzdan tanıyıp kavuşacağımız o günün hayali ile nefes almaya devam ediyorum. Kavuşacağımız zamanı bilmeden…


10 Mart 2025 Pazartesi

Yasın İçinde Bir Öğreti: Dayanışma

Yas!

Kişisel ama bir o kadar da ortak bir dile sahip. Bu dilin adı: ACI.

Sadece acıdan kaynaklanan gözyaşı, hüzün, umutsuzluk gibi duygular mı var peki yasın içinde?

O kadar çok şey öğrendim ki şu 7 ayda…

Yasın içinde sadece acı olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Yasın içinde dayanışma var! Tabii, vicdanlı yürekleri taşıyanlarla!

Ve en çok çocuklarla! Şaşırıyorum çocukların yas tutma biçimine… İren’ imin yaşıtları ve kendi öğrencilerimin dayanışma ruhu beni umutlandırıyor.

Kendi yaşıtlarını kaybetmiş olmanın gerçeği ile nasıl yüzleştiler, psikolojik olarak neler yaşadılar bilemiyorum ancak bana yansıttıkları temel duygu cesurca “Biz buradayız!” demeleri. Bu cesareti, bazı yetişkinler gösteremezken, hele İren’ in birinci derece kan bağı olanlar gösteremezken…

O yüzden, yas bir dayanışma işi! O yüzden, yas tutmak; acıyı eli, kolu gibi vücudunun yeni bir parçası yapabilen cesur kalplerin işi! O yüzden, yas bir öğreti!

 

İren, her öğlen teneffüsü yanıma uğrardı mutlaka. Ben yerimde yoksam “Geldim, yoktun. Seni çok seviyorum.” yazan bir not bırakırdı masama. Biyolojik saatim çalıştı bu süreçte tabii. Her gün 11:40-12:00 arası saati bilmeden İren’ in gelme saati diyerek göz ucuyla ekrana baktığımda hep bu saat aralığını gördüm. Arkadaşları, sanki bunu bilir gibi her öğlen teneffüsü yanıma geliyor 7 aydır. Kimi sadece “Nasılsınız?” diyor, kimi o gün yaşadıklarını anlatıyor, kimi voleybol maçı veya sınavları için dua etmemi istiyor benden. Kimi, İren gibi bale yaptığı için, yıl sonu resitaline davet ediyor, kimi drama gösterisine. Her karşılaşmamız önce sarılarak, sonra İren’ i anarak sonlanıyor. Ödevlerine İren’ i iliştiren, sınıfta bir konu olduğunda İren’ den örnekler veren, her fırsatta onu sevgiyle anan bu güzel yürekli çocukların kalbimde kocaman bir yeri var artık. En komiği, kimisi “Gaye Abla,” diyerek hitap ederken, diğerinin “Hoca de hoca!” diye uyarması oluyor. Hepimizin yüzünde bir gülümseme beliriyor o an. Geçen gün bir kucaklaşma çemberi oluştu kendiliğinden, “Benim okuldaki kızlarım.” dedim onlara. İçlerinden bir tanesinin “Sizde okuldaki annemizsiniz.” demesiyle hissettiklerimi kelimelere dökmem mümkün değil.

Biz, bu küçük bedenli koca yürekli çocuklar ile İren’ in yokluğunda birleştik. Ben onları değil, onlar beni kuşattı. Ben onlarda İren’ in izlerini bulurken, onlar, İren’ den geride kalana sahip çıkıyorlar. Bunları bir büyük onlara öğretse yapmazlar tahmin ediyorsunuzdur. Ama bu öğreti başka işte! İçten, gönülden geçen samimi duygular bir davranışa dönüşüyor. Bu yüzden, ben bu çocuklara hayranım. Bazı yetişkinlerin yapamadıklarını şahane şekilde yapıyorlar. İnsanı hayrete düşürüyorlar.

Bir de başka türlü hayrete düştüğüm şeyler oluyor! Kabul edemiyorum bu vurdumduymazlığı, çabasızlığı, geç kalınmışlığı, hatta korkaklığı! Neyse, buralara fazla girmeyeyim. Sonra, günlerce, yaşatılan hayal kırıklığından çıkamıyorum. Öfkem içime sığmıyor. Ama bir gün yazacağım hepsini, çünkü tüm süreci yazarak, paylaşarak yaşadım. Geriye kalan konularda sürece çokça dahil, onları da yazmadan rahat edemeyeceğim anlaşılan. 

Kalbi küçük olmayanlar, şu yas sürecinde bile, vicdanlı tarafta durduğu için şanslı saysın kendini.