29 Kasım 2025 Cumartesi

Yas Tutan Evladının Acısıyla Yaşamak

“Evladını kaybeden bir annenin acısıyla, yasıyla aynı evde yaşamak nasıl bir şey?”

 

İroş’um,

Bugün cumartesi. Genelde haftasonlarını anneannen ve dedenle geçirmek istiyorum. Senin öğrettiğin gibi dayanışma içinde. Bugün de öyle oldu. Birlikte yola çıktık, biraz dolaştık. Dedeciğin yanımızdan ayrılınca, anneannen ağlamaya başladı. Hepimiz saklıyoruz birbirimizden gözyaşlarımızı ama bazen tutulamıyor. Ağlayan suçlu hissediyor kendini diğerini de üzmekten korktuğundan.

“Neden ağlıyorsun?” diye sordum anneannene. Uzun bir sessizlik oldu. “Bana bu gözyaşların değil mi?” dedim. Başını sallayabildi sadece.

“Haklısın, ağlanacak haldeyim.”

“Hepimiz.”

“Evladını kaybeden bir annenin acısıyla, yasıyla aynı evde yaşamak nasıl bir şey?” dedim. “Seninle böyle bir video çeksek, sen anlatsan ve paylaşsak” teklifimi redetti “Ben anlatamam, sen yaz” diyerek.

Anneannende bir anne. Evlat kaç yaşında olursa olsun, evlat işte! Hiç büyümeyen, bu acının içinde bile büyümüş olunacağı kabul edilemeyen.

Senden sonra ki, ilk aylarda, belki de en sinirlendiğim kişiydi anneannen, yani annem! Her şefkat gösterdiğinde, her soru sorduğunda, her şunu yer misin bunu içer misin, onu mu hazırlayayım bunu mu pişireyim dediğinde, anneannene bana annelik yapmaya devam ettiği için sinirleniyordum. Önceleri sessizce cevap veriyordum, suskunluğumdan anlar diye; sonraları hayata, gidişine olan tüm öfkemi ondan çıkarırmışçasına “Sorma”, “Gelme”, “İlgilenme” diyerek kalbini kırıyordum. Ama her kötü olduğumda da onun şefkatine sığınıyordum.

Bir gün dürüstçe konuştum. Bu içten davranışlarının bana iyi hissettirmediğini, benim “Ne istersin?” diye soracağım evladım yokken onun anneliğinin devam ediyor olmasının bana fazla geldiğini anlattım. Evlatları hayatta olduğu için benden çok daha şanslı bir kadın olduğunu da ekledim.

Ağladı anneannen, zaten bilirsin ki gözünün ucundadır hep yaşları. Alınmadı, kırılmadı, kızmadı. Ne yapması gerektiğini bilemediğini, ben nasıl davranmasını istersem öyle yapacağını söyledi ve böyle hissedebileceğimi düşünemediği için özür diledi bir de üstüne.

Anneannen, anneliğin ne olduğunu hatırlattı bana bir cümlesi ile.

Benden çok daha şanslı bir kadındı ama bugünkü sohbetimizde gördüm ki pek öyle değilmiş.

Evladını kaybeden bir annenin annesi olmakta çok zormuş.

16 ayın sonunda, halen geceleri ben uyumadan uyumuyor mesela. Ve tilki uykusunda, “gık” desem yanı başımda buluyorum onu. “Ben buradayım” diyor. İlk zamanlarda, bir bebeği uyutur gibi dizlerine yatırarak uyutuyordu beni. Geceleri, nefes alamadan boğularak uyandığım her anda, elinde bir bardak su ile bekliyordu başımda. Attığım bilinçsiz çığlıklara çaresiz gözyaşları ile eşlik ediyordu. Donuk bakışlarımı boş duvarlara kilitlediğimde, “Ambulans” demesiyle kendime geliyordum (çünkü hiçbir anne evladı için ‘gelmeyen’ ambulansı beklememeliydi!).

Siz, uyurken ağlayan birini gördünüz mü hiç? 

Benim annem, uykusunda ağlayan kızını izliyor uzun zamandır. Ve uyandırmakla uyandırmamak arasında ikilemde kalıyor çünkü eğer İren’ li bir rüya görüyorsam ve uyandırıldıysam nasıl kızacağımı biliyor.

Evladını kaybeden sadece ben miyim bu çatının altında?

Anneler, evlatlarının her derdine derman olmak ister ve çoğunlukla bir yolunu da bulur. Bu derde derman olamamak bir anne için çok sarsıcı değil mi?

Yas çaresizliğine, çare olamadan eşlik eden bir anne, nefes almaya devam eden evladının da yasını tutmaz mı?

‘Anneannesi’ senin cümlelerin ile bitireyim:

“Evladını kaybeden bir annenin acısıyla, yasıyla aynı evde yaşamak nasıl bir şey?”

“Daha önce görmediğin şeyleri görüyorsun. Evde herkesin buluştuğu sofrada buluşmamak gibi, derin bir sessizlik içinde oturmak gibi, uykusunda ağlayan birini görmek gibi… Çok şey yapmak istesende ne yapacağını bilememek gibi… Bir şeyler söylemek istesende doğru zaman mı emin olamadığın için susmak gibi… İlk defa böyle bir şey yaşıyoruz, kimse yaşamasın, bu son olsun… Seninle görüp öğreniyoruz ama bilemiyoruz… Hem torununun yokluğuna, hem evladının haline üzülmek, iki taraflı acı. Seni üzmemek için gözyaşlarını saklamak gibi, tutamayıp belli ettiğinde hem sana hem İren’ e karşı kendini suçlu hissetmek gibi… Anneni üzdüm diye ondan özür dilemek gibi… Anlatması çok zor, şahit olup yaşaması da… Ne gidenine, ne kalanına bir anne olarak derman olamamak ruhumu yaşlandırdı…”

Senin ruhun, enerjin hepimizden genç ‘anneannesi’

(Yeterince ağladıysak, tatlı bir anı tebessüm olsun yüzümüzde… “Anneannesi, İren mamasını nasıl yedi bak…” “Anneannesi, İren ne yaptı biliyor musun?” gibi cümleleri sık duyduğundan olsa gerek; konuşmaya yeni başladığında, İroş, ‘anneanne’ yerine ‘anneannesi’ diyerek seslenirdi anneannesine.)

Seni çok seviyoruz ‘anneannesi’

3 yorum:

  1. NİHAL AĞIRBAŞ30.11.2025 00:19

    Seni çok seviyorum.

    YanıtlaSil
  2. Yine kalbinde bir sızı, gözümde gözyaşı, dilimde sessizce söylediğim ah be gayecim cümlesi yüreğine kalemine sağlık canım arkadaşım.🪽

    YanıtlaSil
  3. Of ama yine of anneannesi bir tane bence ❤️

    YanıtlaSil