5 Ağustos 2013 Pazartesi

Tatil...

Siz hiç Bodrum’a gidip, sabah 7’de uyanıp, akşam 10’da uyudunuz mu?

Girizgahtan anlaşılacağı üzere, konu İren’le ilk tatilimiz…

Hazırlıklar haftalar önce başladı… Doktora gidildi, tatil reçetesi alındı… Hele de benim gibi başımıza gelebilecek her türlü kötü süprize karşı hazırlıklı olma hissiyatı gelişmiş biri için bir küçük valiz sadece ateş dürücü, isal durdurucu, yanık kremi, antibiyotik, arı sokması için amonyak, idrar yolu enfeksiyonu için temizleme jeli, efendime söyleyeyim, vitamin, güneş kremi, diş jeli, nemlendirici derken bir ecza valizi hazırlandı…

Sanki, savaş çıkmışta, kıtlık başlamış gibi, bir de, onu yemezse bu mamayı yer, bunu yemezse şu da alternatif olsun diye çeşit çeşit mamalar konuldu… Otelde tabak-kaşık olmama ihtimaline karşı (!) mama tabağı ve kaşığı da alındı tabii…


Ve yola çıkıldı…

Uçakla gideceğimiz için basınç ve kulak ağrısı en korktuğum şeydi… Buna tedbir olarak yola çıkmadan 1 saat önce burun tıkanıklığını gidermek için Serum Fizyolojik ve Sudafed’de verildikten sonra, ‘Bizi neler bekliyor acaba?’ diyerek maceraya koyulduk…


Neyseki, korktuğum hiçbirşey başımıza gelmedi…


İren, gidişte de dönüşte de mışıl mışıl uyudu…

Otele geldiğimizde, ilk gün minik prensesi daha fazla hırpalayıp yormamak için denize inmedik. Biraz uykudan sonra, akşam yemeği, sahilde yürüyüş ve derin bir uykunun ardından sabah erken saatlerde uyanıp, rutin kahvaltısı yaptırıldı ve önceliği, üşümemesi ve korkmaması için havuza verdik… Erken saatlerde olduğu için çocuk havuzuna daha kimse inmeden giderek, gönül rahatlığıyla soktuk suya… O da, pek bir keyif aldı…


Öğle uykusu ardından ilk kez denizle tanıştı İren… Ege’nin denizi soğuktur bilirsiniz, ben bile zor girerken, İren, sanki 40 yıldır denize giriyormuş gibi badi badi yüreyerek giriverdi suya…

 

Oyunlarla, ‘Hadi anneyi ıslatalım’; ‘Hadi babayı ıslatalım’; ‘Hadi vapur yapalım’ diye diye 10 günü bitirdik… Bitirdikte bizde bittik tabii…


Anne-baba olarak geçirdiğimiz ilk tatildi, ve birlikte en keyifli tatilimizdi… İren, mutlu oldukça, yüzünden gülücükler, ağzından kahkalar çıktıkça bütün yorgunluğumuz gitti…

En büyük problemi İstanbul’da da olduğu gibi yemek ve uykuda yaşadık… Aklı hep muzurlukta olduğundan, gün içinde 1 saat kadar öğlen uykusuyla idare etti (tabii bu da akşam erkenden sızmasına neden oldu :)). Yemeklerde de, her zamanki gibi son derece seçici davranarak, ağzının tadına uymayan hiçbirşeyi yemedi küçük gurme… Bol meyve suyu, yoğurt, meyve, ayran, devam sütüyle, arada bir de peynirin arkasına sakladığımız yumurtayla besleyebildik sadece… Haa bir de, bugüne kadar hiç yemediği gofret, dondurma ve çikolata ile de tanıştı… Eee, onları da hapur hupur indirdi mideye tabii… 



















Yani, kısaca, bu tatil, bugüne kadar bildiğimiz ‘eski’ tatillerden değildi… İren sayesinde denize girebildik, güneşi sadece onunla denizdeyken görebildik, tek lüksüm akşamları odada o uyurken kitap okumak oldu :)
  
Ne eğlence, ne gezme, ne müzik… Biz hepsini balkondan dinleyip, insanların nasıl eğlendiğini duymakla yetinirken, ‘Ay, hiç işleri yok, yatıp uyusalar ya…’ diyerek garipsedik bir de eğleniyor olmalarını!

Bu tatilden bana kalan en son anı ise 8 parti çamaşırla birlikte 4 saat süren ütü oldu, o da bugün bitti çok şükür :)

Seneye, biraz daha büyümüş bir küçük canavar olarak, bakalım neler yapacak...

1 yorum: