Geçen hafta, benim gibi evladının yasını tutan bir arkadaşımla
buluştuk. Daha önce hiç karşılaşmamış, hiç konuşmamış iki yaslı anne olarak 7
saate yakın sohbet ettik. İnanılır gibi değil, di mi? Hele, benim gibi yeni
tanıdığı kişilere mesafeli duran biri için hiç inanılır değil ama oluyor. Acı öyle
bir birleştiriyor ki kendime bile hayret ediyorum bazen.
Yas atölyelerinde denk gelmiş, sosyal medyadan
takip etmeye başlamışız birbirimizi fakat ikimizde unutmuşuz bunu. Sohbet ederken
kurduğumuz cümleler tanıdık gelince nasıl karşılaştığımızı hatırladık. Buluşma hikayemizde
çok enteresan ama o bizde kalsın.
Katıldığımız atölyede, arkadaşımın bir cümlesi beni çok etkilemişti. İşe giderken
yol boyunca ağladığını, iş yerinin önüne geldiğinde gözyaşını silerek rujunu sürdükten sonra içeri girdiğini söylemiş ve eklemişti “Benim orada sorumluluklarım var”. Bende, bu cümleyi duyduktan sonra, sorumluluklarımı
hatırlamıştım. Ertesi gün, eskiden olduğu gibi makyaj yaparak işe gitmeye başlamıştım.
(hiç tanımadan, aynı yaşanmışlıktan, birbirimize ne güzel örnek olduğumuzun
yeni bir kanıtı size)
Makyaj yapınca, oje sürünce ya da kuaföre gidince,
beğendiğin bir şeyi alınca yasın bitiyor mu? Bir şey değişiyor mu hayata
karıştıkça? Özlemeyi kenara mı koyuyorsun? Sevmekten vaz mı geçiyorsun?
HAYIR! Ama, süreçte zihnimiz o kadar çok konuşuyor ki, o iç sese dayanamayıp “Sus
artık!” diyorsun, susturamıyorsun. Ta ki, eskiden yaptığın basit şeyleri
yapmaya devam ettiğinde yasının değişmediğini görene kadar. Ta ki, zihninin
sürekli kendini suçlayan konuşmalar yapmasının önüne nasıl geçeceğini bulana
kadar. Bu yüzden, yas tutan, yasıyla yeni tanışanlara kendilerini oyalayacak meşguliyetler bulmalarını öneriyorum. Çalışmak, kursa
gitmek, yeni rutinler oluşturmak vb.
7 saate yakın süren sohbetimizde birbirimizden aldığımız çok
şey oldu elbette. Beni etkileyen konulardan biri “Biz güçlü müyüz?” sorusu
üzerine ettiğimiz sohbetti. Evladını kaybetmiş, bu tarifsiz acı ile geride kalmış olan hangi anne için güçsüz denebilir ki? Ancak, şuna eminim, aslında
hiçbirimiz güçlü değiliz, güçlü olmakta istemiyoruz. Keşke, dünyanın en güçsüz
insanı olsaydım da bunu yaşamasaydım der hangi anneye sorsanız. Biz, güçlü
görünmek, güçlü olmak zorunda kalan anneleriz. Aslında, dayanıklıyız. Acıyla
katmerlendik, geliştik. Acı, hayatta karşımıza çıkabilecek her şeye dayanıklı
kılıyor bizi. Arkadaşım, bizlerin sorumluluklarını bilen insanlar olduğumuz için
bu acıya dayanmaya çalıştığımızı söyledi. Bence çok doğru bir tespit. Çünkü, çevremize
karşı sorumluluklarımız devam ediyor. Evli olanın eşine, başka bir evladı
olanın evladına, benim İren’ imin anneannesi ve dedesine, işimize, kötü
günümüzde yanımızda olan dostlarımıza, kaybettiğimiz çocuklarımıza, halen devam
eden annelik kimliğimize sorumluyuz.
Evladını kaybetmiş anneler olarak, bu dünyada hala devam edebiliyorsak, sorumluluklarımızı yerine getirmek için çabalıyorsak ve en önemlisi de yaşadığımız acıyı bahane ederek kimsenin önüne sunmuyorsak, gerçekten kendimizle gurur duymalıyız. Ben, tanıdığım yaslı annelerin hiçbirinden yasını ajite ettiğini duymadım. Ben, tanıdığım hiçbir yaslı annenin yasını bir duygu sömürüsüne dönüştürdüğünü görmedim. Ve, inanır mısınız bilmem, bu acıyı yaşamamış olmalarına rağmen, çevremizdeki bazı insanlar bu sömürüyü yapıyor. Yani, biz yapmazken size ne oluyor dememek elde değil.
Senin halini görmeye dayanamadığım için gelmiyorum diyen mi, konuşurken ağlarım diye seni aramıyorum diyen mi, ben olsam dayanamam sen nasıl dayanıyorsun diyen mi… Ya, siz dalga mı geçiyorsunuz? Sen halimi görmeye dayanamadığın için gelmiyorsun ya canım, sen ağlarsın diye aramıyorsun ya, sen olsan dayanamazmışsın ya… Biz her gün, bu dünyada başımıza gelebilecek en saçma şeyi yaşarken, her gün ağlarken, dayanmaya çalışırken, senin bu cümleleri kurmaya hakkın var mı canım? Ben olsam dayanamam sen nasıl dayanıyorsun diye soruyorsun ya hani, sorma sakın çünkü hiçbirimiz için hayatın garantisi yok! Başına gelir de dayanmak zorunda kalırsan, pişman olursun ağzından çıkan cümleye. Ben bunu dediğim için mi başıma geldi diye bile sorar susmayan zihnin… Ha bir de şey var: Kötü kader diyelim… Hem evlatlarımızın hem bizlerin kaderinin ne kadar kötü yazılmış olduğunu unuttuğumuzu mu sandın bu cümleyi kurarken? Ya seni de bulursa kötü kader? Ya sende evladının yarım kalmışlığı ile eksik kalırsan bir gün, bu kadar kolay çıkabilir mi ağzından bu cümle? Düşün.
Kötü kader, çocuklarımızı ve bizim içinde bulunduğumuz durumu
kendine siper edenlerle yollarımızın bir şekilde kesişmesidir belki de! Ne çocuklarımızı,
ne de canımızdan kopan canların ardından içinde bulunduğumuz hali kendinize
siper etmeyin! En azından buna saygı gösterin!
İren’ cim, sen benimle gurur duyduğunu o kadar çok söylerdin
ki, o kadar çok notun var ki “Annişkom seninle gurur duyuyorum!” yazdığın. Bence,
sadece sen değil; yasını ve evladının acısını kullanmayan, durumunu
ajite etmeyen, duygu sömürüsü yapmayan anneleri ile gurur duyuyor cennetteki tüm
arkadaşların. Bence, artık bende kendimle gurur duymalıyım. Bence, artık
evladının acısına dayanmaya çalışan, evladına ait olduğu için yasını cesurca
sahiplenen tüm yaslı annelerde gurur duymalı kendisiyle. Ben, tanıdığım
tanımadığım tüm kız kardeşlerimle gurur duyuyorum.
İyi ki, yavrularımızın kaybının ardından, günlük işlevselliğimize,
yaptıklarımıza, yapmadıklarımıza, aldığımız kararlara bahane edebilecek kadar sığ yaşamıyoruz acımızı. İyi ki!
Yine her cümlen ile delip geçtin, silkeledin un ufak ettin, çarptın böldün be gayecim…yüreğine sağlık be arkadaşım.🪽
YanıtlaSilAncak bu kadar güzel anlatılabilirdi.. Katkın için teşekkürler.. İren gibi bizde seninle gurur duyuyoruz güzel anne.. 🙏💜✨️
YanıtlaSilGayeciğim yaşadıklarımı anlatmışın teşekkürler
YanıtlaSilBizler yasımızı gururla tutan güçlü kadınlarız🙏❤️ Bu da Allahın bize bahşettiği bir nimet olsa gerek
YanıtlaSilYasımız da çocuklarımız gibi çok kıymetli ve özgün.Onu sadece anlayan ve kıymet bilenlerle paylaşmayı öğrendim zamanla.Sen de en önemli dinleyicilerimden bir oldun.İreni,Canı birlikte anmak,onların da orada birbirine yarenlik ettiğini bilmek az da olsa rahatlatıyor.Biz aynı dili ,bağırmadan usulca konuşan anneleriz.Ve bundan sonra ellerimiz,kalplerimiz bir.
YanıtlaSil